Sistem kadın akademisyenlerin önüne görünmez engeller koyuyor, yükselmek mümkün olamıyor: Kadına ‘koltuk’ yok!
Türkiye’deki 204 üniversitede 13 bin 529 profesör unvanı olan kadın akademisyen bulunuyor ancak rektörlük makamı erkeklerin egemenliğinde. Kadın rektör sayısı sadece 16, YÖK’ün 19 üyesinden yalnızca üçü kadın.
Türkiye’de kadınların yükseköğretime ve akademideki etkinliğe katılımı sayısal olarak artsa da üst kademelere çıktıkça bu oran düşüyor. 204 üniversitenin sadece 16’sında kadın rektör bulunuyor. Bunların 11’i özel, 5’i devlet.
Eğitim uzmanı Alaattin Dinçer, YÖK verilerini şöyle yorumladı: “Türkiye’deki üniversitelerde toplam 184 bin 21 öğretim elemanı görev yapıyor. Bunlardan 97 bin 532’si erkek, 86 bin 489’u kadın. Buna göre kadın akademisyenlerin oranı yüzde 47’ye çıkmış oluyor. Kadın profesör sayısı 13 bin 529 ama sadece 16 kadın rektör var. Akademide kadın araştırma görevlileri ile kadın öğretim görevlisi sayısı da erkekleri geride bıraktı. Toplam araştırma görevlisinin yüzde 55’inin, öğretim görevlisi kadrosunun ise yüzde 52’sinin kadınlardan oluşmasına rağmen ne yazık ki yönetici kadrosu söz konusu olduğunda kadınlarımıza vereceğimiz koltuk kalmıyor.”
MEB’DE DE DURUM AYNI
Dinçer’in verdiği bilgilere göre, 81 milli eğitim il müdüründen 4’ü kadın, 4 bakan yardımcısının 1’i kadın, 23 üst düzey Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) bürokratının 3’ü kadın. 7 bölgenin 7 büyük iline ait verileri değerlendiren Dinçer, “Bu yedi ilde toplam 166 ilçe var. 12 kadın, ilçe milli eğitim müdürü olarak görev yapıyor. İstanbul ve İzmir’de 4, Ankara’da 3, Antalya’da ise 1 kadın müdür var. Anadolu illerine baktığımızda ise kadın müdür neredeyse yok denecek kadar az” dedi.
UNVANLAR YERİNDE SAYIYOR
Altınbaş Üniversitesi Psikoloji Bölümü öğretim üyesi Prof. Dr. Dilek Şirvanlı Özen, “Kadınların akademiye güçlü bir başlangıç yapmalarına rağmen maalesef yükseldikçe sayılarının azaldığını görüyoruz” dedi.
Türkiye’de üniversite sıralarındaki kız öğrencilerin oranı yüzde 51.7’ye, kadın akademisyen oranının ise yüzde 46.4’e yükseldiğini hatırlatan Şirvanlı şöyle devam etti: “Akademik yolculuğun ilk basamağı olan araştırma görevlisi pozisyonunda kadın oranı yüzde 53.8. Ancak doktor öğretim üyeliğinde bu oran yüzde 47.4’e, doçentlikte yüzde 41.8’e, profesörlük seviyesinde ise yüzde 34.3’e düşüyor. Bu tablo açıkça gösteriyor ki ‘bugünün kadın araştırma görevlisi’, ‘yarının kadın profesörü’ olamıyor. Yani kadın akademisyenler bir noktaya kadar hızla ilerleyebilirken bir noktadan sonra sistem onların önüne görünmez engeller koyuyor.”
Şirvanlı, dekanlık, rektörlük ve üniversite yönetimleri gibi akademik karar mekanizmalarına bakıldığında tablonun daha da düşündürücü bir hal aldığına dikkat çekerek “Üniversitelerde dekanların sadece yüzde 18’i, rektörlerin ise yüzde 8’i kadın. Yükseköğretim Kurulu’nun (YÖK) 19 üyesinden yalnızca 3’ü, Üniversitelerarası Kurul (ÜAK) yönetim kurulunda ise 11 üyenin yalnızca 1’i kadın. Kadın akademisyenler akademinin her alanında güçlü bir şekilde varlık gösterse de karar alma süreçlerinde hâlâ yeterince temsil edilmiyor” diye konuştu.