Genç sanatçılar ‘oyunu’ bozar
Yeni mezun 151 genç sanatçı, şehirlerin sesini, bireyin sızısını ve çağın ağırlığını tek bir çatı altında buluşturuyor. Base’in 9. edisyonu, sanatın bugünden geleceğe uzanan nabzını tutarken izleyiciyi hem görmeye hem düşünmeye çağırıyor
Melisa Vardal – Genç sanatçılar bu yıl bir kez daha sözlerini fırçaya, cama ve kil toprağına emanet ediyor. Base’in 9. edisyonu, Türkiye’nin dört bir yanından gelen yeni mezun üreticilerin işlerini bir araya getirerek çağın duygularını, korkularını görünür kılıyor. Yaklaşık 200 eserden oluşan seçki, kimi zaman hızlı ve keskin bir çarpışma hissi yaratırken kimi zaman da izleyiciyi yavaşça içine çeken çok katmanlı bir hikâye gibi ilerliyor. Tükenmişlik, benliğin aşınması, kent baskısı, toplumsal kontrol mekanizmaları, doğanın giderek daha az duyulan sesi… Serginin damarlarında dolaşan tüm bu temalar, bugünün gençlerinin yalnızca estetik üretim değil, aynı zamanda bir yüzleşme alanı inşa ettiğini gösteriyor.
Gençlerin eleştirel tonu bu yıl da dikkat çekiyor. Sistemle didişen, mizahı kullanan, ironiyi işlerine taşıyan yeni kuşak sanatçılar, büyüyen binaların gölgesinde görünmezleşen bireyi, kırılgan cam yüzeylerde tutunan orta sınıf hayalini, üretim baskısıyla saydamlaşan benliği bir bütün duyguda topluyor. Kentin ritmine kapılmış yaşamların içinde sıkışan insan, burada hem yeniden görülüyor hem de kendine ayna tutuyor. İzleyici, mekânın içinde ilerlerken yalnızca eserlere değil bugüne, kendi alışkanlıklarına ve göremediği yaralara bakmak zorunda kalıyor. Çünkü işlerdeki ortak dil, modern hayatın devam etme mecburiyeti ile kırılgan ruh hâlini sürekli yan yana getiriyor.

Sergi yalnızca insanı değil, insanın dokunduğu her şeyi konuşuyor. Doğanın kesintiye uğrayan nefesi, kaybolan habitatlar ve sıkışan canlı yaşamı genç sanatçıların eserlerinde yeniden görünür hâle geliyor. Kentle yüzleşen figürler, betonun içine sıkışmış yeşilin son kırıntıları ya da şehre inmiş bir hayvan metaforu ortak bir alarm gibi çalışıyor. Doğanın yok oluşu burada büyük bir duvar yazısına dönüşüyor; suskun ama ısrarcı, kırılgan ama dirençli. Beden ve emek ilişkisinin izleri de sergi boyunca karşımıza çıkıyor. El imgesi, kimi işlerde yaratma ve yıkma gücünü aynı anda taşıyor; kimi zaman emeğin izini, kimi zaman yeniden kurma iradesini temsil ediyor. Genç kuşağın işleri, yalnızca ne ürettiklerini değil neden ürettiklerini sorguluyor, belleğin, kaybın, üretim baskısının ve toplumsal benzeşmenin içinden konuşuyorlar. Şeffaf yüzeyler, tükenmişlik hissi, tekrar eden döngüler, kendine benzeyen yüzler ve birbirine karışan hayatlar… Tüm bunları aynı mekânda toplayan edisyon insanların ortak sorusunu büyütüyor: ‘Bu hikâyenin içinde biz neredeyiz?’
Edisyon, genç sanatçıların bireysel hikâyelerinden kolektif bir çağ portresi çıkarıyor. Söz bazen camda, bazen çizgide, bazen de tülü andıran geçirgen yüzeylerde yankılanıyor. İzleyici yalnızca bakmaya değil, durmaya, düşünmeye ve belki de yeniden konumlanmaya davet ediliyor. Sergi, 30 Kasım’a kadar RitzCarlton Residence’da ziyaret edilebilir.
Kaynak: Milliyet