Dolar 38,1375
Euro 41,7407
Altın 3.733,33
BİST 10.044,43
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Denizli 11°C
Hafif Kar Yağışlı
Denizli
11°C
Hafif Kar Yağışlı
Çar 10°C
Per 13°C
Cum 16°C
Cts 20°C

18 Mart Zaferi: Çanakkale nasıl savunuldu, İngilizler nerede hata yaptı?

Eğer İtilaf Devletleri Çanakkale Boğazı’nı geçmiş olsaydı, Birinci Dünya Savaşı’nın akışı nasıl değişirdi? Araştırmacılara göre Osmanlı İmparatorluğu savaştan çekilebilir ve İtilaf Devletleri Batı Cephesi’ne odaklanabilirdi. Hatta Rusya’da devrim …

18 Mart Zaferi: Çanakkale nasıl savunuldu, İngilizler nerede hata yaptı?
18 Mart 2025 11:07

Eğer İtilaf Devletleri Çanakkale Boğazı’nı geçmiş olsaydı, Birinci Dünya Savaşı’nın akışı nasıl değişirdi?

Araştırmacılara göre Osmanlı İmparatorluğu savaştan çekilebilir ve İtilaf Devletleri Batı Cephesi’ne odaklanabilirdi. Hatta Rusya’da devrim olmayabilir, Sovyetler hiç kurulmayabilirdi.

Ama Çanakkale geçilemedi.

Peki Osmanlı’yı kolayca yeneceğini, hatta askerlerin savaşmadan kaçacağını düşünen Britanya nerede hata yaptı?

BBC Türkçe‘ye konuşan New South Wales Üniversitesi’nden askeri tarihçi Mesut Uyar, Gelibolu muharebesine giden günleri şöyle özetliyor:

“Alman ordusu Batı cephesinde Belçika’nın tamamına yakınını ve Fransa’nın doğusunu; Doğu cephesinde o zaman Rusya’nın parçası olan Polonya’yı büyük ölçüde işgal etti ama savaşı sonuçlandıramadı.”

Bu ortamda İngiliz siyasi ve askeri liderleri de savaşı çabucak bitirecek stratejik bir çözüm arayışına girmişti.

Başta o sırada Donanma Bakanı olan Winston Churchill olmak üzere bir grup lider, doğrudan Almanya yerine, “ittifakın en zayıf üyesi” olarak görülen Osmanlı’yı hedef almayı tartışıyordu.

Çanakkale stratejisi nasıl gelişti?

Birinci Dünya Savaşı başladığında hem İtilaf devletleri yani İngiltere, Fransa ve Rusya hem de İttifak devletleri yani Almanya, Avusturya-Macaristan, Osmanlı İmparatorluğu savaşın kanlı olacağını ancak çabuk biteceğini düşünüyordu.

BBC Türkçe‘ye konuşan Londra İmparatorluk Savaş Müzeleri Birinci Dünya Savaşı Bölüm Başkanı tarihçi Alan Wakefield, o günlerde Rusya’nın büyük bir baskı altında olduğunu anlatıyor.

Çünkü o dönemde Rus buğdayı İngiltere ve Fransa’ya ulaşmalı, karşılığında silah ve mühimmat gelmeliydi.

Bu da ancak Karadeniz üzerinden yapılabilirdi.

İtilaf Devletleri’ne göre bu yüzden Osmanlı bir an önce savaştan çıkmalıydı.

Öte yandan o sırada Balkanlar’da Yunanistan, Bulgaristan, Romanya tarafsızdı.

Yeni biten Balkan Savaşları’ndan dolayı Osmanlı’yla iyi ilişkileri yoktu.

İtilaf Devletleri, Osmanlı’nın savaş dışı bırakılması ve Balkanlar’da yeni müttefiklerle güneyden taarruz ederek savaş bitirilebilirdi.

Çanakkale Boğazı’ndan geçmek ve başkent İstanbul’a ulaşmak en çok kabul gören plandı.

Uyar, “Donanma başkentin önüne gelince halk ayaklanır, iktidar değişir. Osmanlı teslim olur, iş biter şeklinde bir düşünce vardı” diyor.

Osmanlı nasıl tek bir darbede savaş dışı kalır?

Wakefield Osmanlı’ya saldırma fikrinin geliştiği dönemde İngiliz ordusunun oldukça küçük olduğunu ve bir başka kara harekâtı için daha yeterli kaynağının olmadığını hatırlatıyor.

Ancak donanması çok büyük ve güçlüydü.

Dolayısıyla plan yalnızca deniz gücünü kullanarak Çanakkale’yi geçmekti.

Modern savaş gemilerine Almanya’ya karşı kuzeyde ihtiyaç vardı.

Bu nedenle Çanakkale’ye çoğu eski, demode zırhlılar gönderilmişti.

Zaten modern gemilere ihtiyaç olmayacağı, hızlıca boğazdan geçileceği ve zafer kazanılacağı tahmin ediliyordu.

Uyar, bu dönemde “herkesin aklındaki Osmanlı ordusu imajını” Osmanlı ordusunun 1912-13’te kendisinden çok daha zayıf olan Balkan devletleri karşısında hezimete uğramış olmasının belirlediğini söylüyor.

Uyar, bu eski model gemilerin yine de ciddi bir ateş gücüne sahip olduğunu belirtiyor.

Ayrıca Çanakkale’deki Osmanlı topçu menzilinden çok daha uzun menzile sahip olduklarını hatırlatıyor.

Boğaz boydan boya mayın döşeliydi

İngiliz ve Fransız taarruzu, Şubat 1915’te Çanakkale Boğazı’nın girişinde bir hafta süren ve başarılı olan bir bombardımanla başladı.

Boğazın her iki tarafından da yoğun topçu ateşiyle karşılaşıldı.

Ancak ciddi bir sıkıntı daha vardı: Mayınlar.

1911’deki Trablusgarp Savaşı’nda İtalyan donanması tehlikesi, Balkan Savaşları’nda Yunan donanması tehdidi, Osmanlı subaylarını Çanakkale Boğazı’nı koruma planları yapmaya itmişti.

Boğaz boydan boya mayın döşeliydi.

Uyar’a göre İtilaf Devletleri donanması Çanakkale Boğazı’na geldiğinde mayın konusunda bir çözümleri yoktu.

Mayın temizlemek için sivil balıkçı tekneleri seferber edilmişti.

Metal gemilere göre hazırlanan mayınlara karşı çoğu ahşap olan balıkçı gemileri daha korumalıydı.

Ancak motorları yoktu, akıntı kuvvetliydi, mayın temizleme konusunda deneyimli değillerdi ve kendilerini riske atmak da istemiyorlardı.

Dolayısıyla mayınlar tamamen temizlenemedi.

İtilaf Devletleri ” 18 Mart‘ta mayınlar temizlenememiş olduğu halde, boğaza giriyor ve ağır zayiat veriyorlar” diyor Uyar.

Nusret mayın gemisi nasıl fark yarattı?

Peki İtilaf Devletleri gemileri Çanakkale Boğazı’nın mayın döşeli olduğunu bildiği halde neden harekte geçti?

Wakefield’a göre Osmanlı savunması onların geldiğini biliyordu, dolayısıyla fazla gecikemezlerdi.

“Ayrıca mayın olduğunu bilmedikleri bir alana yönelmişlerdi.”

Burada Nusret devreye giriyor.

Mayın döşeyen teknelere sonradan katılan Nusret mayın gemisi önemli bir fark yaratmıştı.

Boğazdaki 11 hat mayın hep boğazı kapatacak şekilde ve birbirine paralel şekilde döşenmişti.

Uyar, karadaki subayların yönlendirmesiyle Nusret’in, Karanlık Liman’a, dikey bir mayın hattı döşediğini anlatıyor.

Çünkü subaylar 18 Mart öncesinde İtilaf Devletleri gemilerinin hep buradan dönüş manevrası yaptığı gözlemlemişti.

Nitekim 18 Mart’ta en önde Çanakkale Boğazı’na giren Fransız gemileri Karanlık Liman’dan dönüş yaparak ikinci hattaki İngiliz gemilerinin birinci hatta geçmesine müsaade etmeye çalışırken mayına denk geliyor.

İlk olarak iki Fransız gemisi mayına çarpıyor ve bütün mürettebatla batıyor.

Ardından bir İngiliz gemisi ile ona yardıma giden diğer bir gemi mayına çarpıyor ve geri çekilmeye başlıyorlar.

Denizden tekrar bir atak yapılması konuşulsa da bu gerçekleşmiyor ve bir kara harekatıyla deniz kuvvetlerinin boğazdan geçmesi için bir alan yaratılmasında karar kılınıyor.

Ve 18 Mart’ta Çanakkale geçilemiyor.

‘İngiliz tarafında tereddütlü komutanlar, Türk tarafında kahramanca savunma’

Uyar “O dönemki aristokratik yapıda Osmanlı dahil doğu halkları çok aşağı görülüyordu” diyor.

Bunun da etkisiyle donanma başarısız olunca İngiltere’nin prestijini korumak için kara harekâtı fikri doğuyor.

Kara harekatındaki en büyük sorun, bunun ciddi bir planlama olmaksızın, daha önce yapılmamış, büyük çaplı bir kara-donanma saldırı olması.

İngiliz ordusu bu harekât için yeterince büyük değildi.

Avusturalya ve Yeni Zelanda birlikleri Mısır’dan buraya çekildi. Hint birlikleri getirildi. Fransızların Afrika’daki birlikleri çağrıldı.

Wakefield, böyle bir çıkartma için ordunun ve donanmanın uygun donanıma, eğitime sahip olmadıklarını vurguluyor:

“Türk ordusunun kendini savunma yeteneğini kesinlikle küçümsüyorlar. Bu çok büyük bir sorun.”

Gelen gemiler arasında çıkartma gemileri yoktu.

Gemilerden, kürekle çekilen ahşap teknelerden çıkarma yapılıyordu.

Uyar “İlk defa büyük çaplı bir birlik denizden karaya çıkartılacak ve karada ciddi bir savunma bekleniyor” diyor ve ekliyor:

“Ve bunu [çıkartmayı] derme çatma birliklerle rastgele toplanmış generallerle yapıyorlar.”

Bu Osmanlı için de bir ilkti.

Ancak onlar vatan savunmasındaydı ve başlarında çok iyi komutanlar vardı.

Wakefield, “İngiliz tarafında az birlik, az silah, kötü iletişim kanalları ve kararsız komutanlar, sayıca az olan Türk tarafında ise kahramanca savunma vardı” diyor.

Kırım Savaşı’ndan biliniyordu

Ayrıca İtilaf Devletleri’nin komuta heyeti bölgenin coğrafyası hakkında yeteri kadar bilgi sahibi değildi.

Uyar, 1853’te Kırım Savaşı’nda Rusların Trakya’yı ele geçirmesi duruma karşı İngilizlerin Gelibolu’ya çıkarma yapma ihtimalini göz önünde bulundurduğunu anlatıyor:

“Gelibolu yarımadasının nerelerine çıkartmayı uygun? Haritaları hazırlamışlar, lojistik hesaplarını yapmışlar. Bunların hepsi ellerinde vardı ama arşivdeydi.”

Bunun da etkisiyle; 25 Nisan 1915’te başlayan kara harekatı başarılı olmamış, İtilaf Devletleri boğazı karadan da geçemeyeceklerini anlayarak Aralık 1915’ten itibaren gizlice geri çekilmeye başlamıştı.

Sekiz ay cephede kalan Mustafa Kemal’in askeri dehası bu kara savaşları sırasında kendini göstermiş, o ve diğer komutanlar sayesinde Çanakkale Boğaz’ı geçilememişti.

Ocak 1916’ya kadar süren kara savaşları boyunca iki taraf da ağır zayiat verdi.

Osmanlı tarafında 166.507 kişi öldü, yaralandı veya ağır şekilde hastalandı, bunlardan 1.658’i subaydı.

‘Geri çekilme harekatın tek başarılı noktasıydı’

Wakefield “İtilaf kuvvetlerinin geri çekilmesi, tüm operasyonun tek başarılı kısmıydı” diyor.

Çünkü savaş boyunca karada verilen ağır kayıplara rağmen geri çekilmede büyük bir can kaybı olmuyor.

Uyar’a göre bunda iki şey etkiliydi.

Diğer bir faktör ise savunmadaki Osmanlı askerlerinin artık zafer kazandıklarını bilmeleri ve daha fazla savaşmamalarıydı.

“Çünkü kimse kapanacağı belli olan bir cephede ölen son asker olmak istemiyordu.”

Çanakkale yenilgisi Britanya için büyük bir felaketti.

“Avrupa’nın hasta adamı” olarak gördükleri Osmanlı’ya karşı oldukça kolay bir zafer kazanmayı beklerken büyük bir hezimete uğramışlardı. Ayrıca Müslüman bir güce karşı!

Wakefield o dönem Britanya için Hindistan gibi İngiliz ve Fransız imparatorluklarındaki Müslümanların ayaklanması endişelerinin doğduğunu vurguluyor. Ayrıca İngiliz Hint Ordusunun da yüzde 40’ı Müslüman’dı.

Gelibolu çıkartmasına büyük destek veren Savaş Bakanı Herbert Kitchener’ın itibarı yerle bir olurken Churchill, donanma bakanlığı görevini kaybetti.

Başbakan Henry Asquith, başta koalisyona ardından istifaya zorlandı.

Wakefield’a göre bir yandan da Avustralya ve Yeni Zelanda’da İngiliz egemenliğindense ulusal bağımsızlık fikirleri güçlendi:

“Ve tabii Mustafa Kemal gibi bir komutanın yükselişiyle modern Türkiye’ye, tam bağımsız bir cumhuriyete doğru adım attı.”

ETİKETLER: , , , ,
Şehrin nabzını tutan, en son gelişmeleri anında sizlere ulaştıran sesimiz olmaya devam ediyoruz. Denizli’nin sesi olan Denizlim Haber ile şehre dair herşeyi keşfedin. Takipte kalın en yeni haberlerle güncel kalın.
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.