Türkiye kadın voleybolunda nasıl marka oldu, başarı sürdürülebilir mi?
Sultanlar Ligi, güçlü altyapısı, yabancı yıldızları ve yüksek rekabet seviyesiyle Avrupa voleybolunun zirvesine çıktı.
Türkiye hem kulüpler hem de milli takım düzeyinde kadın voleybolunda elde ettiği uluslararası başarılarla adından sıkça söz ettiriyor.
Avrupa Voleybol Konfederasyonu (CEV) Kadınlar Şampiyonlar Ligi’nde final oynayan ilk Türk takımı 1979-80 sezonunda Eczacıbaşı olmuştu.
Eczacıbaşı ile başlayan yükseliş, özellikle 2000’li yıllarda Vakıfbank ve Fenerbahçe ile sürdü.
2008/09 sezonundan itibaren bu üç takımdan en az biri her sezon turnuvada ilk dörde kaldı. Hatta 2022-23 sezonunda üç takım birden Final Four’da (Dörtlü Final) mücadele etti.
Tijana Boškovic, Alessia Orro, Ana Cristina de Souza ve Myriam Sylla gibi dünyaca ünlü yıldızlar Türk takımlarında forma giyiyor.
Sultanlar Ligi gerek temposu gerek yıldızlarıyla, İtalya Ligi’yle birlikte Avrupa’nın en iyi iki liginden biri olarak gösteriliyor.
Peki Türkiye‘de kadın voleybolunu Avrupa’nın zirvesine taşıyan süreçte neler yaşandı?
Eczacıbaşı, Vakıfbank ve Fenerbahçe
Eczacıbaşı 1960’lardan itibaren voleybola yatırım yapmaya başlamıştı.
1980’lerin ortasında Vakıfbank ve Güneş Sigorta’nın devreye girmesiyle ligde heyecan arttı.
1990’lara Eczacıbaşı–Vakıfbank rekabeti damgasını vurdu.
Fenerbahçe, Galatasaray, Beşiktaş gibi büyük kulüplerin voleybol şubeleri o dönem henüz çok aktif değildi.
Ancak Socrates Dergi’nin YouTube kanalında “Voleybol Nesli” programını sunan deneyimli spor yorumcusu Emre Yazıcıol’a göre Türkiye‘nin 2003 Avrupa Kadınlar Voleybol Şampiyonası’nda ikinci olması dönüm noktası oldu.
2007–2008 sezonundan itibaren dönemin Fenerbahçe Başkanı Aziz Yıldırım, kulübün voleybola yatırımlarını artırdı.
Fenerbahçe, Yekaterina Gamova gibi dünya yıldızlarını transfer ederek büyük bir atılım yaptı.
BBC Türkçe‘ye konuşan Yazıcıol, “Eczacıbaşı ve Vakıfbank zaten güçlüydü; Fenerbahçe’nin bu kadar büyük bir yatırımla katılması üçlü bir rekabeti doğurdu” diyor.
İtalyan antrenör Giovanni Guidetti’nin de bu dönem Vakıfbank’a geldiğini hatırlatan Yazıcıol, şöyle devam ediyor:
“İlk sezonda beklenen sonuçlar alınmasa da sonrasında Vakıfbank Avrupa’da büyük başarılar kazandı. Fenerbahçe ve Eczacıbaşı da Şampiyonlar Ligi’nde şampiyonluklar elde etti. Böylece üç Türk takımı da Avrupa’nın zirvesine çıkmış oldu.”
Bu başarıların ardından Türkiye‘de voleybola ilgi ve taraftar desteği de arttı.
Kadın sporcuların gelirleriyle görünürlüklerinin artması ve genç kızlar için rol model olarak görülmeleri de voleybolu daha da popüler kıldı.
Yazıcıol, “(Kadın voleybolcuların) Cumhuriyet değerleriyle özdeşleşmeleri büyük bir toplumsal sahiplenme yarattı. Markalar için de kadın voleybolunu desteklemek güçlü bir imaj unsuru haline geldi” diyor.
Bu süreçte Galatasaray’ın gelişmelere “kayıtsız kalamadığını” söyleyen Yazıcıol, “Böylelikle lig bugünkü güçlü yapısına kavuştu” diyor.
Sultanlar Ligi maçlarını da anlatan voleybol spikeri Nihan Cabbaroğlu de ligde rekabet düzeyinin çok yüksek olduğunu söylüyor.
Sultanlar Ligi’nin İtalya Ligi’yle yarıştığını kaydeden Cabbaroğlu’na göre bu rekabet, elbette kaliteli oyuncuların Türkiye‘yi tercih etmesiyle mümkün oluyor.
Bunun da zincirleme bir etki yarattığını belirten Cabbaroğlu, “Bütçeler yükseldikçe dünyanın en iyi oyuncuları buraya geliyor, iyi oyuncular geldikçe ilgi artıyor, ilgi arttıkça sponsor sayısı ve destek büyüyor. Böylece bütçeler daha da yükseliyor. Tam anlamıyla birbirini besleyen bir süreç” diyor.
Ligin ekonomik modeli
BBC Türkçe‘ye konuşan Türkiye Voleybol Federasyonu (TVF) Başkanı Mehmet Akif Üstündağ, Türk voleybolunda yakalanan bu büyük ivmenin nedenlerini şöyle sıralıyor:
“Milli takımlarımızın dünya sıralamasındaki başarısı, ülke şartları, ekonomik istikrar ve ligin kalitesi.”
Üstündağ voleybola yapılan yatırımın gücünden de bahsediyor:
“Kulüplerimiz mali olarak güvenilir durumda. Dünyada pek çok kulüp ekonomik sıkıntılar yaşarken, bizde bu çok nadir görülüyor.
“Oyuncularla yapılan sözleşmeler eksiksiz yerine getiriliyor, ödemeler gününde yapılıyor. Bu da Türkiye’yi oyuncular için cazip hale getiriyor.”
Türkiye’de kulüplerin voleybol maçlarının bilet satışından elde ettikleri gelir hâlâ sınırlı ama gelirlerde geçmişe göre artış var.
10–15 yıl önce voleybol maçlarına ücretsiz ya da sembolik ücretlerle girilirken bugün bilet fiyatları 300–400 lirayı bulabiliyor.
Türk kulüpleri oyuncularına zaman zaman Avrupa ülkelerinden daha iyi maaşlar verebiliyor.
Ancak bunda bilet satışlarından ziyade sponsorluklar etkili oluyor.
Fenerbahçe ve Galatasaray gibi büyük kulüplerin marka güçleriyle sponsorluk bulabildiğini hatırlatan spor yorumcusu Emre Yazıcıol, “Eczacıbaşı ve Vakıfbank zaten müessese kulüpleri, dolayısıyla ekonomik açıdan daha istikrarlılar” diyor.
Başarının devamı için neler yapılmalı?
Peki bu yapı sürdürülebilir mi? Başarının devamı için hangi adımlar atılmalı?
Emre Yazıcıol’a göre bu voleybol camiasının en çok konuştuğu konu.
Yazıcıol, bazı şirketlerin kısa vadede büyük paralar harcayıp sonra “Sıkıldım” diyerek spordan çekilme ihtimalleri olduğunu, geçmişte bunun gibi örneklerin basketbolda yaşandığını söylüyor.
Ancak bazı şirketler çekilse de yerlerine yenilerinin geleceğini düşünen Yazıcıol şöyle devam ediyor:
“Çünkü voleybol şu anda Türkiye’nin en parlak, en pozitif imajlı sporlarından biri.
“Kız çocuklarının voleybolcu olmak istemesi, altyapılara olan yoğun ilgi bu sürdürülebilirliğin garantisi.
“Kısa vadede bazı maddi dalgalanmalar olabilir, ama orta vadede ligin güçlü biçimde yoluna devam edeceğini düşünüyorum.”
Spiker Nihan Cabbaroğlu da, TVF’nin sürdürülebilirlik için uzun yıllardır yaptığı önemli yatırımlar olduğunu söylüyor.
TVF Spor Lisesi’ni bunlardan biri olduğunu belirten Cabbaroğlu, “Spor ve eğitimi birlikte sürdürülebilir hale getiren bir model. Oradan yetişen sporcuların bugün iyi takımlarda oynadıklarını görüyoruz” diyor.
Peki ligin başarısı Vakıfbank, Fenerbahçe Medicana ve Eczacıbaşı Dynavit ile mi sınırlı?
Üstündağ, ligin üç büyük takım arasında “sıkıştığı” yönündeki eleştirilere katılmıyor.
İtalya’da ve Rusya’da da benzer örnekler olduğunu hatırlatan Üstündağ şunları söylüyor:
“Ama Türkiye’de fark şu: Alt sıralardaki takımlar da giderek güçleniyor.
“Galatasaray son dönemde önemli transferler yaptı. Kuzeyboru ve Aras Kargo gibi takımların oyun kalitesi çok yükseldi.
“Yunanistan’da, Balkanlar’da bizim bir alt ligimizdeki kaliteyi bile göremezsiniz. Bu yüzden Sultanlar Ligi’nin derinliği çok farklı.”
Bu sezon dünyaca ünlü yıldızların Türkiye’ye transferlerini gördük. Peki yabancı oyuncular neden Türkiye’yi tercih ediyor?
Sultanlar Ligi’nin İtalya Ligi’yle kıyaslanabilir durumda olduğunu söyleyen Yazıcıol, “İtalya hâlâ geleneksel olarak çok güçlü ama bugün birçok İtalyan oyuncu da Türkiye’ye gelmek istiyor” diyor.
Yazıcıol bunda önemli nedeni ise maaş farkı olduğu düşüncesinde:
“İtalya’da 800 bin dolar kazanan bir oyuncuya Türkiye’de 1,2–1,5 milyon dolar teklif edilebiliyor.”
Ama Yazıcıol’a göre mesele sadece para değil, Türkiye’de voleybola gösterilen ilgi ve oyunculara duyulan sevgi de çok büyük:
“İtalya olimpiyat şampiyonu olduğunda birkaç yerde haber olurken, Türkiye’de voleybol bir ‘çılgınlık’ haline geliyor.
“Taraftar ilgisi, sosyal medya etkisi, dolu salonlar yabancı sporcuların kararlarında büyük rol oynuyor. Bu yüzden Türkiye’yi tercih etmeleri gayet doğal.”
Bugün yabancı yıldızlar ligde forma giyse de çok sayıda yerli oyuncu da takımlarının önemli birer silahı.
Bundaki ana faktörlerden birisi yabancı kuralı. Şu anda sahada en az üç Türk oyuncu bulundurmak zorunlu.
Bu kuralın Türk voleybolunun gelişmesi açısından çok önemli olduğunu düşüncesinde olan Yazıcıol, yabancı oyuncularla birlikte çalışmanın Türk gençler için büyük bir deneyim olduğunu savunuyor.
Ama tamamen serbest bir yabancı kuralı olmasına ise Türk oyuncuların süre bulmasının zorlaşabileceği ihtimaliyle karşı çıkıyor.
Tesisleşme eleştirisi
Seyirci rekorlarının kırıldığını hatırlatan Üstündağ, daha büyük kapasitelerde bile dolu tribünlere maçlar oynanabileceğini ifade ediyor.
Yazıcıol ise tüm pozitif tablonun aksine tesisleşmenin hala büyük bir eksiklik olduğu düşüncesinde.
Sultanlar Ligi’nde Fenerbahçe Medicana, Galatasaray Daikin ve Türk Hava Yolları maçlarını Burhan Felek Voleybol Salonu’nda oynuyor. Vakıfbank ise yine İstanbul’un Üsküdar ilçesindeki Vakıfbank Spor Sarayı’nda.
Hem Fenerbahçe hem de Galatasaray voleybol salonları için projeler açıkladı.
Eczacıbaşı Dynavit ise bu sezon İstanbul’un Kartal ilçesinde büyük bir voleybol salonu açtı.
Bunun önemine değinen Yazıcıol, “Hem atmosfer anlamında hem seyircinin sporu daha da içselleştirmesi, hem de gelecek kuşakları yetiştirmek için tesisleşme çok önemli” diyor.
Sultanlar Ligi’nin büyük bir ivme yakaladığını kaydeden Cabbaroğlu, “Alt ligler için ise biraz daha gelişmeye alan var. Hem ekonomik hem de ilgi açısından” diyor.
Üstündağ, sıradaki en büyük hedeflerinin oyuncu havuzunu daha da büyütmek olduğunu söylüyor:
“Yani sadece birkaç yıldız değil, daha fazla sayıda kaliteli yerli oyuncu yetiştirmek istiyoruz.
“Vargas ve Boškovic gibi üst düzey oyuncuların mücadelesi çok keyifli ama biz kendi içimizden de yeni yıldızlar çıkarmalıyız.
“Bu yüzden altyapıya, voleybol okullarına büyük önem veriyoruz.”

Kaynak: Haberler