Dolar 35,9730
Euro 37,0423
Altın 3.264,68
BİST 9.774,40
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Denizli 11°C
Hafif Yağmurlu
Denizli
11°C
Hafif Yağmurlu
Sal 9°C
Çar 8°C
Per 8°C
Cum 9°C

Erol Evgin: ‘Dağılıp toparlanmak düzgün yaşamaktan daha zor’

Güçlü sesi, sayısız hit şarkısı ve konserleriyle müziğe damgasını vurdu. Yıllarca genç kızların ideal damat adayı, ailelerin beyefendi sanatçısı oldu. Yeni şarkısı ‘Öpseydin Yaralarımdan’ı çıkaran Erol Evgin’le şarkısını, aşkı, şimdiyi, geçmişi ve elbette her zaman çok iyi koruduğu formunu konuştuk. Genetiği, prensipleri, asla bozmadığı çizgisi belki de onun en büyük gençlik sırları. “Tavırlarımı değiştirecek ya da yolumu şaşıracak kadar hırs yapmadım” diyor.

Erol Evgin: ‘Dağılıp toparlanmak düzgün yaşamaktan daha zor’
2 Şubat 2025 21:15

Erol Evgin her zaman çok dakik. Tam sözleştiğimiz saatte stüdyoya geliyor. “Hayatta en önemli ve zor şeylerden biri samimi, içten olmak” diyen sanatçı sahnedeki hali gibi, çok kibar ve samimi. İnsan onu dinlerken beyefendi tavırlarından, ses tonundan adeta büyüleniyor. Cildi de sanki dondurulmuş gibi, hiç yaşlanmıyor… Fotoğraf çekimine geçmeden önce sohbete başlıyoruz.

Erol Bey o kadar düzgün bir hayat hikâyeniz var ki, insan size soru hazırlamakta zorlanıyor…

Teşekkürler Hakancığım.

Hayatı bu kadar da düzgün yaşamak zor değil miydi?

Bilmiyorum ama dağılıp toparlanmak düzgün yaşamaktan daha zor gibi geliyor bana. Huzurlu bir hayatım var, işimi çok seviyorum, çevremde sevenlerim var, bu da çok mutlu ediyor beni. Bu şarkıları ilk söylediğim yıllardaki 0-6 yaş grubu kız çocukları şimdi konserlerime genç birer hanımefendi olarak geliyor. Sanki birbirimizi 30 yıldır tanıyormuşuz gibi kulislerde sarmaş dolaş oluyoruz. “Biliyor musunuz” diye söze giriyorlar, “Biliyorum” diyorum.

Neyi biliyorsunuz?

“Ben sizinle evlenecektim” diye devam ediyorlar. Ben de bunu söyleyeceklerini bildiğim için “Biliyorum” diyorum. “Tüh, güzel kızı kaçırmışım ama daha yakışıklı birini bulmuşsun” diye ekliyorum. Karşılıklı gülüşüyoruz.

Bu düzgün duruş hamurunuzda olan bir şey mi yoksa en başta sizin için temiz görünen şarkıcı profili çizildi ve öyle kaldı mı?

Hayatta en önemli ve zor şeylerden biri samimi, içten olmaktır. Yani proje amaçlı bir şeyi yaparsanız o bir süre sonra bir yerden patlar, falso verir. Mevlana’nın sözü var; “Ya olduğun gibi görün ya göründüğün gibi ol”. Bizim zamanımızda imaj maker’lar yoktu, mottomuz buydu. Onun için olduğumuz gibi görünmeye gayret ettik. Tabii bunun da temelinde mutlu bir ailede yetişmiş olmam yatıyor. Beş erkek kardeşin dördüncüsüyüm.

Hep erkek çocuklar…

Evet, üç erkek kardeşten sonra bizimkiler üretime 10 yıl ara vermişler, sonra bir kız çocuk hayaliyle ben dünyaya gelmişim. Benden sonra da yine bir kız çocuk hayaliyle kardeşim gelmiş ve
beş erkek olmuşuz. Aileme dönersem; biraz otoriter ama sevgi dolu bir baba, sonsuz sevgi ve şefkat dolu bir anne, kardeşler arasında hoş diyaloglar… Eğitimim de iyi geçti. Şimdi de mutlu bir ailem var; bir kızım, bir oğlum, 15, 16, 17 yaşlarında üç torunum var. Bunlar da herhalde bana yansıyor. Meslek yaşamımda 55 yılı geride bıraktım. Mesleğimde gereksiz ve aşırı hırslara kapılmadım.

Aslında çok çalışkansınız. Tam tersi gibi hissettiriyor…

Çok çalıştım ama mesela 80’lerin ortasında arabesk çok egemen olmuştu, benim arabesk müzikle bir türlü dokum tutmadı. Kenara çekildim, mimarlık ofisi açtım. Eşim de mimar, birlikte çalıştık. Yani sağlığımı bozacak, tavırlarımı değiştirecek ya da yolumu şaşıracak kadar hırs yapmadım. O dönem yaptığım uzun soluklu televizyon şovlarıyla kendimi unutturmadım. Tekrar pop müzik gündeme gelince şarkılar üretmeye devam ettim.

Pisliğe hiç bulaşmadınız mı?

Doğruluktan ayrılmamak lazım! İnsanın doğru bildiği yolda dosdoğru gitmesi en doğrusu. Fazla doğru bir cevap oldu.

Virajlar hiç olmadı mı?

Kenara çekildiğim zamanlar oldu. 80’lerin ortasında ya ikinci sınıf, üçüncü sınıf yerlerde çalışacaktım ya da çekilecektim. Benim bu işe başlarken bir prensip kararım vardı: “Mesleğimde iniş olmayacak, o noktada bırakır ya da çekilirim.” Çünkü bizden önce sinema ve müzikte büyüklerimiz büyük çıkışlar yapmış, zirvelere oturmuşlar, sonra düşmüşler. O düşüş trajik bir şey. 2005’te Balmumcu’da bir mekânda sadece haftada bir gece şarkı söylemeye başladım. 11 yıl sürdü ama hep haftada bir geceydi. Kuralım buydu, özel bir şey olsun istedim. Başka lokallerden birçok teklif geldi, hiçbirine gitmedim. Sonra tekrar konserler dönemi başladı.

Ve yeniden patladınız…

Evet, Amerikalılar ‘come back’ diyor, ben “Bitpazarına nur yağdı” diye dalga geçiyorum. Kendinle dalga geçmek önemli, biliyorsun.

‘GENETİĞİM İYİ; BOTOKS, DOLGU YOK’

Sizin için ‘Yaşlanma karşıtı sanatçı’ diye bir yorum okudum…

Bana ‘Benjamin Button’ diyorlar. Genetiğim iyi. Annem 95 yaşında vefat etmişti. Anne tarafımda çok uzun yaşayan akrabalarımız var, işin yarısı genetik. Diğer yarısı da ruh ve beden sağlığını iyi korumak. Mesela mutlaka günde sekiz saat uyuyorum. Konserim olmadığı akşamlarda 22.00 gibi yatıp sabah 7.30’da kalkıyorum. Beslenme çok önemli. Birkaç aydır glütensiz ve laktozsuz besleniyorum.

Botoks ya da dolgu var mı?

Olmadı daha.

Hadi canım…

Valla yok, cildim iyi yani. Kolajen hapları alıyorum, arada üç aylık kür yapıyorum.

Boyun, el, göz için ayrı nemlendiricileriniz var mı?

Ayşen Gruda “Nerelerime ne kremler” diye dalga geçerdi. Boynum kırıştı zaten Hakan (gülüyor). Pilates yapıyorum ve çok yürüyorum, kaslar için çok önemli.

‘HUYSUZ İHTİYARLIK BENDE DAHA BAŞLAMADI’

Günleriniz nasıl geçiyor?

Polonezköy’de yaşıyorum. 20 yıldır prodüksiyonlarımızı yaptığımız bir ofisimiz var; benim ve oğlum Murat Evgin’in bütün işlerini oradan üretiyoruz. Her gün 10.00 gibi ofisime gider, altı saat çalışırım.

Polonezköy’de nasıl bir hayat kurdunuz kendinize?

Polonezköy bir orman köyü, bol oksijen var, onun da cilde ve bedene çok faydası oluyor. Orman yürüyüşleri yapıyorum. Köpeklerim var, tam bin tane ağaç diktim. Bitkilerim var. Yazın her gün yüzüyorum, olabildiğince yaşıma göre spor yapmaya çalışıyorum.

İnsanlar yaş aldıkça huysuzlaşır derler. Huysuzluklar size de uğramaya başladı mı?

Dediğin doğru ama huysuz ihtiyarlık bende daha başlamadı.

‘ÖZÜR DİLEMEYİ ÇOK İYİ BİLİRİM’

Yeni şarkınız ‘Öpseydin Yaralarımdan’ çıktı. 1997’de yayımlanan ‘Ben İmkânsız Aşklar İçin Yaratılmışım’ şarkısının devamı mı?

Sözler yine Dr. Selma Çuhacı’nın, onu da Selma yazmıştı. İkisini de ben besteledim ve müzik direktörlüğünü Firuz İsmailov yaptı. Önceki şarkıda aşk ayrılığı vardı, burada da onları buluşturduk yıllar sonra. Klip için Ecem Gündoğdu ile çalıştık, görüntü yönetmeni Veli Kuzlu, Polonezköy’de çektik.

Yaralar öpünce geçer mi sizce?

İyileşir, geçer tabii. Fiziki yaranın geçmesi kolay olmaz, kabuk bağlar, o kabuk düşer falan, bir süreçtir ama manevi yaralar öpünce geçer.

Siz çok öper misiniz yaraları?

Evet, özür dilemeyi çok iyi bilirim. Özür dilemek bir erdemdir, yapılan hatalardan dönmek, insanların gönlünü almak… Bu arada dinleyenler de çok güzel tepkiler verdi şarkıya, “Varlığınız yaralara iyi geliyor”, “Siz şarkı söylerken yaralar iyileşiyor”, “Çok ihtiyaç duyduğumuz bir dönemde yaralarımıza merhem oldu şarkınız” gibi şeyler söylemişler. Bunlar beni çok mutlu ediyor.

Şarkılarda aşkı anlatıyorsunuz ama siz aşkı nasıl tanımlarsınız?

Bedri Rahmi Eyüboğlu’nun dizelerindeki gibi; “Bir dilimi zehir zıkkım, bir dilimi candan tatlı” der, ben de öyle düşünüyorum. Çok gelgitli bir şey aşk.

‘ADİLE ABLA’YLA ANNE-OĞUL GİBİYDİK’

Instagram’da nostaljik fotoğrafları paylaşıyorsunuz… O günleri özlüyor musunuz?

Özlem oluyor, güzel bir dönem yaşamışız diye şükür de ediyorum.

En çok kimleri özlüyorsunuz?

Müzikal oynadığım yıllar çok keyifliydi. Çiğdem Talu ve Melih Kibar’la çalışmalar yaptığımız yılları özlüyorum. 

O zamanlardan bir anı anlatsanız…

‘Hisseli Harikalar Kumpanyası’nda oynarken Adile Abla’yla anne-oğul gibi olduk. Bir gün evine habersiz gittim, televizyonda film izliyordu. Bütün bedeniyle güler, bütün bedeniyle sarsılarak ağlardı. Hüngür hüngür ağlıyor… “Adoş, bu senin rol aldığın film, senaryoyu ezbere biliyorsun” dedim, “Olsun, çok dokundu” demişti. Çok şekerdi Adile Abla.

ETİKETLER: , , , ,
Şehrin nabzını tutan, en son gelişmeleri anında sizlere ulaştıran sesimiz olmaya devam ediyoruz. Denizli’nin sesi olan Denizlim Haber ile şehre dair herşeyi keşfedin. Takipte kalın en yeni haberlerle güncel kalın.
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.