Kimseye Karşı Cinsel Çekim Duymuyorlar: Aseksüellik Hakkında Bilmeniz Gereken Gerçekler

Bu kavrama daha önceden aşina olsanız da derinlemesine bilgi sahibi olmayabilirsiniz. Öncelikle anlaşılması gereken şey, aseksüelliğin de tıpkı heteroseksüellik ya da biseksüellik gibi bir cinsel yönelim olduğudur. Bu anlamda, değerlendirme açısından diğer cinsel yönelimlerden pek bir farkı yok. Aseksüeller herhangi bir cinse yönelik cinsel bir çekim hissetmiyorlar, ancak bazen duygusal etkileşime girebiliyorlar.

Aseksüelliğin tanımı, başlıkta da olduğu gibi ‘kimseye karşı cinsel çekim hissetmemek’ olarak yapılıyor. Oysa zaman içinde ortaya çıkan, derinlemesine araştırılmayan ve pek bilinmeyen birçok alt kolu da var. Bu yönelime sahip insanlardan bazıları cinsel ilişki yaşayabilmek için güçlü bir duygusal ilişkinin varlığına ihtiyaç duyabiliyor.

Herkesin ilişkilerden beklentisi farklıdır. Bu kişilerin romantik yönelimleri kendi aralarında farklılık gösterebilir. Aseksüeller de kendi içlerinde ‘heteroromantik’, ‘homoromantik’, ‘biromantik’, ‘panromantik’ ve ‘aromantik’ olarak gruplandırılırlar.

Aseksüelliğin arkasında yatan neden, genellikle kötü cinsel ilişkiler ve bunların oluşturduğu travmalar değildir. Elbette bu tip durumlar da görülebilir, ancak bir insanın herhangi bir cinsel yönelime sahip olması için bir tetikleyici olay aramaya gerek yoktur. Cinsel yönelimler, tekil olaylarla açıklanamayacak kadar kompleks kavramlardır.

Aseksüelliğin tarihçesini araştırmak ve ne zaman ortaya çıktığını bulmak imkansızdır. 1800’lerden beri cinsel isteksizliği hayatı boyunca yaşamış ve bunu kimliğinin bir parçası haline getirmiş insanların varlığına dair kanıtlar mevcut. Bu kavram zaman içinde birkaç kez isim ve tanım değiştirmiş, ancak 1972 yılında feminist yazar Lisa Orlando’nun yazdığı ‘Aseksüel Manifesto’ ile bugünkü anlamına kavuşmuş.

Aseksüellik ırkla ya da cinsiyetle alakalı bir durum değildir. Bu yönelim hakkında büyük çaplı araştırmalar yapılmadığı için ırklara dağılımını detaylı olarak bilmiyoruz, ancak bu kişiler artık dünyanın her yerinde kendi komünitelerini kurabilecek kadar çoklar ve farkındalıkları oldukça yüksek.

Aseksüel kişiler de evlenip aile kurabiliyorlar. Bazı insanlar hayatları boyunca romantik bir ilişkiye ve sekse ihtiyaç duymasa bile çocuk isteyebiliyor. Cinsel ilişkiye girme arzusu ile çocuk yapma isteği arasında büyük farklar var kısacası!

Fetiş kavramı sadece cinsellikle bağdaştırılsa da işin içinde mutlaka cinsel bir aktivitenin bulunması gerekmiyor. ‘Rol yapma’ gibi kavramlar da bazı insanlarda cinsel ilişkiye girmemelerine rağmen farklı hisler uyandırabiliyor. Benzer bir durum aseksüeller için de geçerli. Bazı fetişlerin beraberinde getirdiği duygusal dinamikler, işin içine cinsellik girmese de aseksüel bireylerin hoşuna gidebiliyor.

Kimilerine göre psikiyatrinin alanına giren aseksüelliğin bilinçli olarak cinsellikten uzak durma durumundan ayırt edilebilmesi gerekiyor. Aseksüellik belli bir inançtan ya da düşünce yapısından dolayı ortaya çıkmıyor. Cinsel aktivitelere olan ilginin minimum seviyede olması, geçmişte yaşanan herhangi bir travmadan, kaygıdan ya da depresyondan kaynaklanmıyor.