Bolu kartalkaya yangını ve birlikte iyileşme: acı, dayanışma ve umut
Bolu Kartalkaya yangını tüm Türkiye’yi etkileyen büyük bir felaketti. Dayanışma ve kolektif yas, acıları hafifletmek ve iyileşme sürecini hızlandırmak için çok önemli. Birbirimize destek verdikçe, yalnız olmadığımızı hissediyor ve birlikte daha güçlü bir şekilde geleceğe adım atıyoruz. Bu yazıda, felaketin yarattığı psikolojik etkiler ve toplumsal olarak birbirimize nasıl destek olabileceğimiz anlatıyorum.
Bolu Kartalkaya’daki büyük yangın, sadece o bölgedeki insanları değil, hepimizi derinden etkiledi. Yangın sonrası yaşanan büyük acı ve kayıplar, birçok kişinin yüreğini burktu. O görüntüler, kaybolan hayatlar, çaresizlik içinde bekleyen insanlar… Bunlar sadece bir felaketin değil, bir toplumun ortak acısının göstergeleriydi. Hepimizin aklında aynı sorular vardı: “Bu yangın önlenebilir miydi?” “Neden daha dikkatli olunmadı?” Bu sorular aslında toplum olarak hissettiğimiz güvenlik kaygısının bir yansıması. Çünkü biz insanlar, kendimizi güvende hissetmek isteriz. Güvende hissetmek, hepimizin en temel ihtiyacı, değil mi? Bu yüzden her büyük felaket, bizde sadece kaygı yaratmakla kalmaz, aynı zamanda “Gelecekte bunlar tekrar olur mu?” korkusunu da doğurur.
Bolu’daki yangın, sadece orada yaşayanlar için değil, hepimiz için bir travma oldu. Ama asıl önemli olan şu: Bu acıyı birlikte hissetmek, birlikte paylaşmak, daha güçlü olmamızı sağlıyor. Toplumsal yas, sadece bir bölgenin değil, tüm toplumun yaşadığı acıyı paylaştığı bir süreçtir. Ve bu süreçte yalnız olmadığını hisseden insanlar, iyileşme yolunda daha hızlı ilerler.
Büyük felaketler, travma sonrası stres bozukluğu (TSSB) gibi psikolojik etkiler yaratabilir. Ama bu durumun iyileşmesi için en önemli şey, acıyı bastırmamak, yaşadıklarımızı paylaşmak ve birbirimize destek olmaktır. Dayanışma işte bu noktada devreye girer. Birbirimize tutunduğumuzda, acılarımız daha hafifler. İnsanlar “yalnız değilim” dedikçe, iyileşme süreci de hızlanır.
Görüntülerdeki o çaresiz bakışlar, kaybolan evler, her birimizde derin izler bıraktı. Ama hatırlatmak isterim ki, yalnız değiliz. Toplum olarak birbirimize destek verirken, aslında kendi iyileşme sürecimize de katkı sağlıyoruz. Acıyı paylaşmak, sadece bir başkasının yükünü hafifletmekle kalmaz, bizlerin de içsel olarak rahatlamasına yardımcı olur.
Kolektif yas, felaketten sonra sadece bireysel bir süreç değil, aslında toplumsal bir süreçtir. Hep birlikte bu acıyı paylaşıp, birbirimize sarıldıkça, hep birlikte daha güçlü bir toplum olacağız. İyileşme, yalnızca fiziksel yaraların sarılmasıyla olmaz. Aynı zamanda duygusal destek ve birbirimize gösterdiğimiz anlayışla mümkündür.
Birlikte güçlü olacağız. Birbirimize umut vererek, kayıplarımızı paylaşıp, dayanışma içinde iyileşeceğiz. Belki de gerçekten de “hep birlikte iyileşeceğiz”.
Ve unutmayalım, bu süreçte her birimizin bir katkısı var. Birinin yanında olduğumuzu bilmek, bir başkasının yükünü hafifletmek, belki de iyileşmenin ilk adımıdır.