Her 3 dakikada bir kişi inmeden ölüyor! 25’ten sonra risk yüksek: ‘Çoğu önlenebilir’ Denizlim Haber
Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Uzmanı Prof. Dr. Engin Çakar öncülüğünde düzenlenen ‘İnme ile Mücadele Okulu’, alanında uzman profesyoneller, inme geçirmiş ve yaşama tutunmuş hastalar ile onlara destek veren kuruluşları bir araya getirdi. Hastalığa yönelik konuşan Prof. Dr. Engin Çakar, “Her 40 saniyede bir kişi inme geçiriyor ve her 3 dakikada bir kişi inme nedeniyle hayatını kaybediyor” dedi.
Dünya Sağlık Örgütü verilerine göre, her yıl dünya çapında yaklaşık 12-15 milyon kişi inme geçiriyor. Bunların yüzde 15-20’si erken dönemde hayatını kaybederken, geri kalanı hayatlarını mücadele ile geçirmek zorunda kalıyor. Bu durum, inmenin yetişkin engelliliğinin en yaygın nedeni olmasına sebep olarak görülüyor. Ölüme neden olan hastalıklar arasında ülkelere göre değişmekle birlikte iki ila beşinci sırada yer alan inme, her geçen gün artan bir halk sağlığı sorunu olarak kabul ediliyor. Ülkemizde her yıl yaklaşık 125 ila 150 bin kişi inme geçiriyor. İnme hastalarının yüzde 62’si 70 yaşın altında ve maalesef hastaların %22’si 16 ila 45 yaş arasında genç ve erişkinlerden oluşuyor. Dengesiz beslenme ve hareketsiz yaşam tarzı gibi etkenler, inme riskini artıran başlıca faktörler arasında yer alıyor. Her 4 kişiden biri hayatlarının herhangi bir döneminde inme ile karşılaşma riskine sahip.
![](https://denizlimhaber.com.tr/wp-content/uploads/2025/02/her-3-dakikada-bir-kisi-inmeden-oluyor-25ten-sonra-risk-yuksek-cogu-onlenebilir-denizlim-bBXBHUkv.jpg)
Prof. Dr. Engin Çakar
İNME, BEYİN DAMAR TIKANIKLIĞI VEYA KANAMA SONUCU OLUŞUR’
Etkinlikte, inme ile ilgili doğru bilgilendirme yapılmasının önemine dikkat çeken Memorial Şişli Hastanesi Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Merkezi Bölüm Başkanı Prof. Dr. Engin Çakar, “İnme, tüm dünyada ‘stroke’ olarak bilinir ancak Türkiye’de ‘felç’, ‘kısmi felç’ veya ‘beyin krizi’ gibi farklı isimlerle de anılıyor. İnme, temel olarak beyin damar tıkanıklığı ya da beyin kanaması sonucu ortaya çıkan bir durumdur” diye konuştu.
‘25 YAŞ ÜSTÜ HER DÖRT KİŞİDEN BİRİ RİSKTE ANCAK VAKALARIN YÜZDE 80’İ ÖNLENEBİLİR’
Beyinde etkilenen bölgeye göre vücutta farklı fonksiyon kayıpları yaşanabileceğini belirten Prof. Dr. Çakar, “Solunum durması, kalp sorunları, el-kol veya bacak hareketlerinde kısıtlılık gibi belirtiler görülebilir. 25 yaş üstündeki her dört kişiden biri, hayatının bir döneminde küçük veya büyük çapta inme geçirme riski taşır. Ancak bu vakaların yüzde 80’i önlenebilir. Biz bu farkındalığı artırmak için çalışmalarımızı düzenli olarak sürdürüyoruz” ifadelerini kullandı.
‘GEÇİCİ İSKEMİK ATAK BÜYÜK İNMENİN HABERCİSİ OLABİLİR’
İnmenin farklı seviyelerde görülebileceğini belirten Prof. Dr. Çakar, geçici iskemik atağın en hafif inme tablosu olduğunu ancak ciddiye alınması gerektiğini vurguladı. Çakar, “İnmenin en hafifi geçici iskemik ataktır. Bununla hastalar birkaç saat süren şuur bulanıklığı, kol güçsüzlüğü veya konuşmada bozulma hissedebilir. Ancak bunu ciddiye almazlarsa, bir yıl içinde kesinlikle büyük bir inme geçirme riskiyle karşı karşıya kalırlar. Bu nedenle geçici bile olsa bu tür belirtiler fark edildiğinde derhal hastaneye başvurulmalıdır” dedi.
‘BEYİN DOKUSU, ‘KULLAN YA DA KAYBET’ PRENSİBİYLE ÇALIŞIR’
İnmenin tedavisinde erken müdahalenin hayati önem taşıdığını belirten Prof. Dr. Çakar, İngilizce’de kullanılan ‘Time is Brain’ (Zaman, beyindir) ifadesine dikkat çekerek, “Hastaneye ne kadar erken ulaşılıp cerrahi, nörolojik veya radyolojik işlemler yapılırsa, o kadar fazla beyin dokusu kurtarılabilir. İnme sonrası hastanın erken rehabilitasyona alınması gerekir. Beyin dokusu, ‘kullan ya da kaybet’ prensibiyle çalışır. Eğer hasta evine gönderilip dinlenmeye bırakılırsa ve hareket ettirilmezse, vücudu öğrenilmiş bilgileri kullanmamaya alışır ve tedavi süreci çok daha zor hale gelir. Hastayı oradan döndürmek çok zorlaşır. Onun için bu hastanın erken rehabilitasyona yani toplamında fizik tedavinin de içinde olduğu nörorehabilitasyon programı olan kapsamlı fizik tedavi rehabilitasyon kliniklerine ulaştırılması gerekir. Hasta eğer hayatına tekrar bağımsız dönecekse veyahut minimal yardımla hayatına dönecekse ancak böyle sağlanabilir” diye konuştu.
‘İNME İLE MÜCADELE BİR TAKIM ÇALIŞMASI’
Prof. Dr. Çakar, söz konusu tedavinin bir ekip işi olduğunu, hastanın ihtiyacına cevap verebilecek niteliklerin neler olduğunu ise kendi tedavi sistemleri üzerinden şu sözlerle aktardı:
“Bu tedavi büyük bir takım çalışmasıdır. Bizim kliniğimizde bu ekibin başında bir fizik tedavi ve rehabilitasyon hekimi bulunuyor, ancak başarının temelinde olmazsa olmaz ekip arkadaşlarımız yer alıyor. Fizyoterapistler, ergoterapistler, konuşma ve yutma terapistleri, solunum terapistleri, fizik tedavi teknikerleri gibi geniş bir uzman kadrosu, hastaların iyileşme sürecinde kritik bir rol oynuyor. Bu ekibin iyi yetişmiş olması ve inme gibi hastalıklar konusunda tecrübeli olması büyük önem taşıyor. Bu noktada, eğitim kliniklerinin rolü hayati. Biz kliniğimizde, öğrencileri stajyer olarak alıp yetkin profesyonellerin yanında yetişmelerine olanak sağlıyoruz. Çünkü tek başına bir mucize söz konusu değil. Hastanın ailesinden destek beklediğimiz gibi, biz de hastanedeki ailesi olarak ona en iyi şekilde yardımcı olmalıyız. Örneğin, konuşmasını geliştirebilmesi için konuşma terapistiyle birebir çalışmasını, el-kol hareketlerini güçlendirmesi ve yürümesini iyileştirmesi için fizyoterapist ile birebir çalışmasını, günlük yaşam aktivitelerini yeniden kazanabilmesi için ergoterapist ile iş ve uğraşı terapisi uygulamalarına katılmasını sağlıyoruz. Bu süreç bizim için çok değerli. Ayrıca solunum terapisi, hastanın doğru nefes almasını, bu nefesi sese dönüştürmesini ve akciğer kapasitesini artırmasını sağlayarak genel iyileşme sürecine büyük katkı sunuyor. Burada da solunum terapistleri kritik bir rol üstleniyor. Görüldüğü gibi fizik tedavi ve rehabilitasyon hekimi bu orkestranın şefi. Ancak bu orkestrayı oluşturan her bir birey tedavi başarısını doğrudan etkiliyor. Robotik teknolojiler de büyük bir destek sağlıyor, gelişen teknolojiyle birlikte bu sistemlerden daha fazla yararlanıyoruz. Ancak değişmeyen en önemli gerçek şu: Bu teknolojiyi hastaya doğru şekilde uygulayabilecek uzmanların varlığı her zaman önceliklidir” ifadelerini kullandı.
Prof. Dr. Çakar bu tarz etkinliklerle farkındalığı artırmayı hedeflediklerinin bir kez daha altını çizerek sözlerini şöyle tamamladı:
“Biz klinik olarak zaten belirli bir kapasiteye sahibiz ve bu kapasite dolu bir şekilde işliyor. Ancak insanlarda farkındalık yaratabilirsek, nitelikli sağlık hizmetine ulaşma isteği artacak ve buna bağlı olarak sağlık hizmetinin kalitesi de yükselmeye başlayacaktır. Biz bunu bir amaç olarak görüyoruz. Türkiye olarak bu alanda öncü bir konumdayız ve bu başarıyı hem ulusal hem de uluslararası alanda örneklerle yaygınlaştırmak istiyoruz. Şunu hiç unutmamalıyız: Her 40 saniyede bir kişi inme geçiriyor ve her 3 dakikada bir kişi inme nedeniyle hayatını kaybediyor. Oysa inme riskini yüzde 80 oranında azaltmak mümkün. Bu yüzden herkesin bu konuda bilinçlenmesi gerekiyor.”
![](https://denizlimhaber.com.tr/wp-content/uploads/2025/02/her-3-dakikada-bir-kisi-inmeden-oluyor-25ten-sonra-risk-yuksek-cogu-onlenebilir-denizlim-Mdqd8sQI.jpg)
MÜCELLA FEKE: EŞİMİ YENİDEN HAYATA DÖNDÜRDÜK
Organizasyona inme ile mücadele ederek diğer hastalara ve yakınlarına da ilham olan isimler katıldı. Bunlardan biri de Mücella Feke oldu. Eşi Zafer Feke’nin hiçbir sorun yokken bir anda inme geçirdiğini ve söyleyen Mücella Feke, yaşadıkları süreci şu sözlerle anlattı:
“Eşim, hiçbir sağlık sorunu yokken aniden beyin kanaması geçirdi. 20 gün yoğun bakımda kaldı. O güne kadar böyle bir hastalığı bilmiyordum. Tedavi sürecinde eşim hem hızlı iyileşti hem de psikolojik olarak çok daha dinamik hale geldi. Üç aydır tedavi görüyoruz ama normalde altı ay veya daha uzun sürede toparlanan hastalara kıyasla çok daha hızlı ilerleme sağladık.”
İlk başta eşinin sadece iki metre yürüyebildiğini, konuşmasının anlaşılmaz olduğunu söyleyen Feke tedaviden aldıkları verim hakkında bilgi verdi. “Eşim şimdi işine dönebildi, toplantılara katılıyor, telefonda konuşabiliyor ve yürümesi düzeldi ancak geliştirilmesi gerekiyor. Sol kolunda da yüzde 50 oranında hareket kazanımı sağlandı. En büyük endişem yakınları inme geçiren arkadaşlarımın bana bu hastalığın ikinci bir atak riski olduğunu söylemesiydi. Bundan çok korkuyordum. Ancak hastanede öyle güzel takip ediliyor ki bunu artık düşünmüyorum. Bununla birlikte bu merkezde sistematik bir tedavi programı uygulanıyor. Hastanın gelişimine göre hangi aşamada hangi cihaza geçmesi gerektiği belirleniyor. Örneğin, biz başlangıçta yürüme bandına çıkmadık, çünkü önce doğru yürüme alışkanlığı kazanmamız gerekiyordu. Bu düzen ve disiplin bizim için çok değerliydi.”
‘BİZ BU HASTALIĞI YAŞAYANA KADAR HİÇBİR FARKINDALIĞIMIZ YOKTU’
İnme farkındalığının artırılması gerektiğini vurgulayan Feke, “Biz bu hastalığı yaşayana kadar hiçbir farkındalığımız yoktu. Ancak inmenin ne kadar yaygın olduğunu yaşayarak gördüm. Başka hastaların ve hasta yakınlarının da doğru tedaviye ulaşmasının onların hakkı olduğuna inanıyorum. Bu yüzden farkındalık yaratan bu tarz etkinlikler çok kıymetli” diye konuştu.
ZAFER FEKE: GÜNDELİK HAYATIMDA HİÇ BİR EKSİLME OLMADAN DEVAM EDİYORUM
3 aydır tedavisi süren ve bir süre daha tedavisi devam edecek olan Zafer Feke de, “Çok güzel bir çalışma oldu ve arkadaşlar bütün imkanlarını kullandılar. Bu çalışmalar neticesinde ben de sağlığıma kavuşuyorum. Biraz konuşmam bozuk ama çalışmalara devam edeceğim. İş hayatımda toplantılara katılıyorum, eşimle birlikte çalışıyoruz. Gündelik hayatımda hiç bir eksilme olmadan devam ediyorum” diye konuştu.
Kaynak: Milliyet