Adrasan’da arıtılan atıksuyun drenajı denizi kirletecek mi? Denizlim Haber

Antalya Denizcileşme Platformu Başkanı İzzet Ünlü’nün, ASAT’ın Antalya Adrasan’da yapmayı planladığı atıksuların derin deniz deşarj projesiyle ilgili yerel bir gazeteye verdiği demeçte “Dip ekosistemini bozacak, balık popülasyonlarını etkileyecek. Plansız ve bilimsel temelden yoksun bu proje ile güzellikler yok olma tehlikesiyle karşı karşıya kalacak” eleştirisini yöneltmesi tartışmaları başlatmıştı.

Antalya Çevre Mühendisleri Odası Başkanı Hakkı Dikmen de mevcutta vidanjörlerle tekne atıklarının taşınması ve olmayan kanalizasyon sistemin Adrasan için daha tehlikeli olduğunu belirtmiş, mevcut durumda foseptik sistemlerinin ve bu sistemlerin sızdırmazlığından şüpheliyiz” değerlendirmesini yaparak tartışmaya katılırken ASAT Atıksu Arıtma Dairesi Başkanı Murat Mert Otuzaltı, projenin çevreye ve denize zararı olmadığını savundu.

ATIKSUYUN DERİN DEŞARJI İLK KEZ ADRASAN’DA UYGULANMIYOR

Antalya’da 22 tane sahilde olmak üzere ASAT’ın toplam 36 arıtma tesisi bulunduğunu hatırlatan Otuzaltı, sahilde bulunan 22 tesisin 18 inin biyolojik arıtma sonrasında deniz deşarjı sistemine sahip olduğunu ve diğer tesislerinde (Finike Atıksu Arıtma Tesisi, Demre Atıksu Arıtma Tesisi, Manavgat Atıksu Arıtma Tesisi gibi) deniz deşarjı projelendirme süreçlerinin devam ettiğini, projelendirme aşamasından sonra yapım aşamasına geçileceğini kaydetti.

Otuzaltı, Adrasan’da kurulacak sistemin tüm dünyada kabul gören, Akdeniz’e kıyısı olan Nice gibi pek cok Avrupa ülkesinde başvurulan derin drenaj sistemi olduğuna işaret ederek, Adrasan koyunun dışına kadar uzanacak şekilde, denizin 33 metre derinliğine 1600 metre uzunluğuna giden derin deşarj hattından verilecek suyun yüzde 98 oranında arıtma verimine sahip, tarımsal sulama standartlarına haiz arıtılmış atıksu olacağı bilgisini verdi.

ATIKSU YÜZDE 98’E VARAN ORANDA ARITILARAK DENİZE DEŞARJ EDİLECEK

Otuzaltı, deşarj edilecek su ile ilgili, deşarj hattının derinliğinin ve uzaklığının kıyıya ulaşana kadar hiçbir şekilde koliform gibi kirletici unsurları barındırmayacak şekilde hesaplamasının bilimsel yöntemlerle yapıldığının altını çizerek “T.C. Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı tarafından belirlenen arıtılmış suyun taşıması gereken parametreler biyolojik, kimyasal oksijen ihtiyacı, bazı tesislerin konumuna göre toplam azot ve fosfor değerlerine göre belirleniyor. Bizim arıtılmış suyu bu limit değerlerin altına indirmemiz gerekiyor. Arıtılmış su ortalamada yüzde 90- 98 arasında kirleticilerinden arınması anlamına geliyor. Yüzme alanı sınırlarına kadar bu arıtılan atıksu geldiğinde herhangi bir etkisi olmayacak şekilde derinlik ve uzaklık hesaplanıyor. Bu hesaplama fiziksel yani ön arıtmaya göre hesaplanıyor ki biz ön arıtmanın ötesinde ileri biyolojik, membran sistemli bir arıtma yapacağız. Özetle mevzuatlarda zorunlu olmamasına rağmen emniyet amaçlı ilave yatırım maliyetleri getirse de, deniz ekosistemini ve alıcı ortam sağlığını koruma amaçlı, deniz deşarj sistemini kuruyoruz.” dedi.

ARITILAN ATIK SU DENİZ YERİNE KARAYA VERİLEBİLİR MİYDİ?

ASAT’ın ilk aşamada kanalizasyon sistemi kurulana kadar, herhangi bir atıksu geliri almadan yaklaşık 100 milyon TL yatırımla hayata geçirdiği yatırım sonucunda ortaya çıkacak atık suyun, derin deşarj ile denize verilmesi yerine karaya verilebileceği önerilerine karşılık Otuzaltı, “Arıtılan su çok büyük bir kütle. İlerleyen yıllarda bu suyun bir miktarı ihtiyaca ve talebe göre, Adrasan Bölgesi’nde tıpkı Korkuteli’nde yaptığımız gibi tarımsal amaçlı olarak kullanılabilir ve tarım arazilerinde son klorlama işlemiyle değerlendirilebilir ancak hepsi değil, çünkü söylediğim gibi arıtılan su çok büyük bir kütle olacak. Bu kütledeki bir suyu Adrasan’da karaya bıraktığınız takdirde, yüzme alanlarından kıyıdan denize deşarj olacak. Her ne kadar alıcı ortam standartlarına ve Çevre Mevzuatına uygun olarak arıtma işlemini gerçekleştirsek te, psikolojik olarak kapalı bir koya yapılan kıyı deşarjının, bölge halkını ve turizmi olumsuz etkilemesi muhtemeldir” değerlendirmesini yaptı.

“SÜRDÜRÜLEBİLİR BİR ARITMA SİSTEMİ PLANLIYORUZ”

Otuzaltı, tekne atıklarının bu şekilde bertaraf edilmesinin tekne sayısının her geçen gün artmasıyla sürdürülemez hale geldiğini belirtirken, ileride bölgeye imar ve kanalizasyon sistemi geldiğinde sistemin nasıl işleyeceği sorusuna “Derin deniz deşarjını ileriye yönelik yapıyoruz, paket arıtmaya başladık. Bu sistem imar ve kanalizasyon bitene kadar yetecek şekilde tasarlandı. Kanalizasyon altyapısı tamamlandığı zaman daha büyük bir arıtma yapılacak. Şu anki paket arıtma, teknelerden çıkan atıksular ile bölgedeki foseptiklerden oluşan atıksuları arıtmak için planlandı” yanıtını veriyor.

ATIKSU ARITMA TESİSİNİN YERİ VE DRENAJ BORUSUNUN GÖRÜNMESİ KONUSUNDA TARTIŞMALAR

Arıtma tesisinin yerine yönelik eleştirilere ise Otuzaltı, “Arıtma tesislerinin yer seçimi planlanırken yerleşim alanlarından uzak olması tercih edilir. Vidanjör dökümleri sırasında etrafa koku ve arıtma işlemi sırasında oluşabilecek gürültünün bölge halkına ve turizme olan etkisini en aza indirebilmek için, bize ayrıca bir maliyet getirecek olmasına karşın tesisin yer seçimini kıyıdan ve yerleşim alanından uzak bir şekilde orman alanına yapılmasını uygun bulduk” yanıtını veriyor.

Otuzaltı, deşarj hattı borusunun denizin altında ve tamamen gömülü olacağı için ancak 33 metre derinliğe dalabilen usta dalgıçlar tarafından görülebileceği için 2 km boyunca boruların görünerek insanların psikolojik olarak denize girmek istemeyeceği iddiasının da gerçeklerle uyuşmadığını savunuyor.

“ADRASAN HALKI MÜSTERİH OLSUN”

Otuzaltı son olarak “İlimizde denizlerimizin korunması adına Antalya Büyükşehir Belediyesi ASAT Genel Müdürlüğü yoğun bir çaba sarfetmektedir. Bunun en büyük kanıtı mavi bayraklı denizlerimizdir. Deniz temizliğinde de en önemli faktör atıksu arıtma tesislerinin verimli çalışmasıdır. Adrasan halkımız müsterih olsun, bizler çevremizi, denizlerimizi, su kaynaklarımızı korumak için hizmet üretiyoruz. Yaptığımız tüm yatırım faaliyetleri de bu temeller üzerine inşa edilerek, modern teknolojilerden faydalanılarak, bilimsel olarak kabul görmüş temellere dayanmaktadır” dedi

Kaynak: Cumhuriyet