Chp, Engelli Yurttaşların Araç Alımlarında Ötv İstisnasını Daraltan Düzenlemenin İptali İçin Aym’ye Başvurdu
(ANKARA) – CHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın, engelli yurttaşlara araç alımlarında ÖTV istisnasını daraltan düzenlemenin de yer aldığı kanunun yürürlüğünün durdurulması ve iptal istemiyle Anayasa Mahkemesi’ne (AYM) başvurdu. CHP Grup …
(ANKARA) – CHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın, engelli yurttaşlara araç alımlarında ÖTV istisnasını daraltan düzenlemenin de yer aldığı kanunun yürürlüğünün durdurulması ve iptal istemiyle Anayasa Mahkemesi’ne (AYM) başvurdu.
CHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın, engelli yurttaşlara araç alımlarında ÖTV istisnasının daraltılması düzenlemesinin yer aldığı 7537 Sayılı Devlet Memurları Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un yürürlüğünün durdurulması ve iptal istemiyle AYM’ye başvurdu. Başvurada Günaydın’a; CHP Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’ndan Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Aylin Nazlıaka, Ankara Milletvekili Aylin Yaman ve Giresun Milletvekili Elvan Işık Gezmiş eşlik etti. Günaydın ve CHP heyeti, başvurunun ardından AYM önünde açıklama yaptı. Günaydın, şunları söyledi:
“Başta engelliler olmak üzere, çok sayıda toplum kesiminin haklarını çiğneyen, demokratik toplum düzeninin işleyişini bozan bir içeriğe sahip bu kanun. Malul ve engelliler, çeşitli binek otomobillerini ve traktörleri beş yıla kadar ÖTV’den muaf olmak üzere alabiliyorlardı. Bu düzenlemeyle bu süre 10 yıla çıkartıldı. Malul ve engellilerle ilgili hakları genişletmek mi lazım, yoksa daraltmak mı lazım? Nasıl bir dönemde yaşıyoruz? Dolayısıyla bunun adalete uygun olmadığını düşünüyoruz. Bir başka durum, bu insanların alacakları otomobillerde yüzde 20 yerli katkı payı zorunluluğu getirildi. Cumhurbaşkanı’na da bunu iki katına kadar yükseltme hakkı tanındı ve Cumhurbaşkanı da geçenlerde bu hakkı yüzde 40 olarak belirledi. Bu da yine engellilerin haklarına yönelik olmak üzere bir kısıtlama ve yeni bir zorluk çıkartma hamlesi olarak dikkat çekiyor.
“Sağlık sigortasıyla ilgili yasada da engellilerin haklarını budayan düzenlemeler getirildi. Onu da AYM’ye taşıyacağız”
Benzer bir şekilde sigortalılara; iş kazası, meslek hastalığı, hastalık ve analık hallerinde ödenen geçici iş göremezlik ödeneğinin hesaplanması için esas alınan günlük kazancın tespitinde son üç aylık gelirlerin toplamı yerine, son 12 aylık gelirlerinin toplamı yönteminin benimsenmesi suretiyle daha düşük miktarda geçici iş göremezlik ödeneği verilmesi de yasayla hükme bağlandı. Bunun da adaletle açıklanabilir bir tarafı yoktur. Bu nedenle de AYM’ye başvurmuş bulunuyoruz. Buradan konuya en başından bu yana ilgi gösteren hem tüm engelli yurttaşlarımız hem de engellilerin haklarını savunan derneklere bir bilgi vermek isterim: Sadece bu yasada değil, aynı zamanda genel sağlık sigortasıyla ilgili yasada da engellilerin haklarını budayan çeşitli düzenlemeler getirildi. O başka bir yasanın kapsamında olduğu için muhtemelen bir hafta ila maksimum 10 gün içerisinde onun için de AYM önüne geleceğiz ve bu açıklamayı yapacağız. Dolayısıyla engelli kardeşlerimiz önümüzdeki hafta yapacağımız açıklamayı ve başvuruyu da gördüklerinde, kendileriyle ilgili hükümlerin tamamında CHP Grubu’nun doğru tutum aldığını bir kez daha tespit edecekler.”
“Vatandaşın çoluğu, çocuğu işsizken yandaşlarına sürekli kadro üreten bir rejime dönüşmüş durumda”
Yasada iptalini istedikleri başka hükümlerin de olduğunu kaydeden Günaydın, şöyle devam etti:
“Cumhurbaşkanı, kanuni bir ölçüt olmaksızın yurt dışında görev alacak personeli aylıksız izinli olarak gönderebiliyor. Peki Cumhurbaşkanı’nın bir takdir yetkisini kullanacağı kanuni ölçüt olmalı mı, yoksa bu keyfiyete varan bir sınırsız yetkiyle mi kendisine devredilmeli? Kuşkusuz, yasada düzenlendiği gibi değil. Bu nedenle bunu iptali için AYM’ye getirdik. Kamu görevinden ayrılanlar ki bunlar genellikle AKP’den aday adaylığı başvurusu için ayrılanlar, geri döndüklerinde herhangi bir atama şartı aranmaksızın, liyakate bakılmaksızın eski kadrolarına aynen geri getiriliyorlar. Partizanlığın bu kadar yukarıya çıktığı bir dönemde ölçütü ortadan kaldırmanın mantıklı ve demokrasiye uygun bir şey olmadığını değerlendiriyoruz. Yine Cumhurbaşkanlığı İdari İşler Başkanlığı’nda istihdam edilen sözleşmeli personelden hizmetine ihtiyaç kalmayanlar, diğer kamu kurum ve kuruluşlarına hiçbir ölçüde bağlı olmaksızın atanabiliyorlar. Dolayısıyla Cumhurbaşkanlığı burada bir geçiş süreci olarak, geçiş ölçütü olarak kullanılabiliyor. Cumhurbaşkanlığı merkez teşkilatında istihdam edilen yöneticiler görevlerine son verildiğinde, görevleri sona erdiğinde bu kez de Cumhurbaşkanlığı raportörlüğü kadrolarına atanıyorlar. Yine liyakat yok, yine herhangi bir kriter yok. Yani ‘Kimseyi dışarıda bırakmayalım’ diye vatandaşın çoluğu, çocuğu işsizken yandaşlarına sürekli bir kadro üreten bir rejime dönüşmüş durumda.
“Atadıkları vekil çocuklarını, istedikleri gibi kaydırma izni ve onayı almak istiyorlar”
TBMM’de ve bakanlık teşkilatında istihdam edilen uzman ve müşavirlerin kurum dışı görevlendirmeleri ilişkin usul ve esasları, Meclis Başkanlığı ve Cumhurbaşkanlığınca takdir yetkisiyle sınırsız olmak şartıyla görevlendirilebiliyor. Meclis Başkanlığı’nda vatandaşın çoluğu çocuğu iş yapamazken, iş bulamazken eski bakanların, eski milletvekillerinin ya da mevcut bakanların, genel başkanların çoluk çocuğunun nasıl atandıklarını biliyoruz. Şimdi de oradan başka yerlere istedikleri gibi kaydırma izni ve onayı almak istiyorlar. Buna karşılık bir kamu görevlisi disiplin cezası almışsa, masumiyet karinesi ilkesine aleyhine olmak üzere yurt dışı görevlere atanamayacağını hükme bağlıyor. Disiplin cezasının nevi nedir? Bu kesin hükme konu olmuş mudur? Hukuk devletinin bunları araması lazım ama bunları da aramıyorlar.
“Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı’nın denetim yetkisini üçüncü şahıslara devrediyorlar”
Çok önemli bir başka husus: Devletin çok sayıda görevi vardır ama en önemli görevi denetim yetkisidir. Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı’nın denetim yetkisini üçüncü şahıslara devrediyorlar. Yani bunun da akılla ve vicdanla açıklanabilir bir anlamı yoktur. Yine önemli bir hüküm: 1 Ocak 2015 öncesine ait olup ödenmemiş genel sağlık sigortası primlerinin tahsilinden vazgeçilmesine rağmen eşitlik ilkesi bağlamında mülkiyet hakkının aksine ödenmiş primlerin iade ve mahsup edilmemesi. Yani ben primimi ödüyorum, birisi ödemiyor; sonra onlar affediliyor, primini ödeyen adama bir mahsuplaşma ya da prim iadesi gibi bir hak verilmiyor. Adeta adalete, ülkesine güvenen ve primini ödeyen insanın cezalandırılması gibi bir husus devreye giriyor. Yine 178 sayılı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi ile de KİT’lerde istihdam edilen genel müdür yardımcıları, birinci hukuk müşavirleri, bölge müdürlerinin yönetim kurullarınca atanmasına ilişkin yetki kaldırılarak bunların üst kademe kamu yöneticisi sayılması ve doğrudan Cumhurbaşkanlığınca atanmasının sağlanması da memleketteki liyakatsizliğe ve partizanlığa bir halka daha eklemek anlamını taşıyor.
“Tek amacımız var: Bir tek vatandaşımızın bile hakkı yenmesin”
Biz bunların öncelikle yürütmesinin durdurulması ve her halükarda iptali için AYM başvurumuzu yapmış oluyoruz. Gördüğünüz gibi CHP Grubu Anayasa’dan aldığı yetki uyarınca yasaları süresi içerisinde AYM taşıyor. Burada bir tane amacımız var: Bir tek vatandaşımızın bile hakkı yenmesin, Türkiye hukuk devleti ilkelerinden, adaletten ve demokrasiden ayrılmasın. Buna yönelik çabalarımız ısrarlı ve kararlı bir şekilde devam edecektir.”
“Engelli haklarından tasarruf olmaz. Tasarruf yapmak istiyorsanız israfın önünü kesin”
Aylin Nazlıaka ise şöyle konuştu:
“Bütün engelli derneklerinin, bütün engelli, bireylerin bir çağrısı var. diyorlar ki ‘Engelli haklarından tasarruf olmaz. Tasarruf yapmak istiyorsanız israfın önünü kesin.’ Çünkü AKP iktidarı, ne yazık ki her geçen gün engellilerin haklarını budamaya devam ediyor. 2021 yılında Özel tüketim Kanunu’nun ilgili maddesinde bir değişiklik yaparak daha önce beş yılda bir ÖTV’siz ve 1600 cc’ye kadar olan araç alımına izin veren ve yüzde 90 ve üzerinde engellilik hali olan bireyler için sağlanan bu istisnaya bir değişiklik getirdi ve dedi ki ‘Fiyat endeksi olarak bakılacak. Motor hacmi, kısıtlamasından vazgeçiyoruz.’ ve 2025 yılına göre bu rakam 2 milyon 230 bin lira olarak belirlendi. Arkasından 2024 tarihinde yine bir yasal düzenleme yapacaklarını söylediler. Burada, engelli, bireylerin sesini yükseltmesiyle birlikte bunu geri çektiler.
“ÖTV istisnai kısıtlamasıyla ilgili bu yasaya sonuna kadar itiraz ediyoruz”
Fakat bu sefer malul ve engellilerin ÖTV istisnalı araç alımına yönelik olarak öylesine bir algı oluşturdular ki sanki bütün engelli bireyler araç alıyor ÖTV istisnalı ve sanki bütün engelli bireyler yolsuzluk yapıyor ve sanki devlet buradan büyük bir vergi kaybı yaşıyor. Oysaki bu doğru değildi. Çünkü geçen yıl maliye bakanlığının yaptığı açıklamaya göre, 2024 yılında 300 bin ÖTV vergisinden muaf olarak araç alımı yapılmış. ve yine Maliye Bakanlığı, bunun yarısı kadarının engelliler tarafından alındığını söylüyor. Birtakım yanlışlıklar, yolsuzluklar yapılmış, bunu istismar etmiş olanlar olabilir ama önemli olan denetimleri artırmak, bu konuların üzerine gitmektir. Mağdurun yanında olmak zorundasınız. Onun için biz 24 Aralık 2024 tarihinde yapılan son düzenlemeyle hem en az yüzde 40’lık yerli üretim zorunluluğu hem de en az 10 yılda bir araç değişimine izin veren ÖTV istisnai kısıtlamasıyla ilgili olan bu yasaya sonuna kadar itiraz ediyoruz. Hiç kimse engelli yurttaşlarımızı yalnız diye düşünmesin. Bizler varız, onların arkasındayız ve sonuna kadar da onların haklarına sahip çıkmaya devam edeceğiz.”