Cumhuriyetin ve Anadolu aydınlanmacılığının bilge insanı, gazetemizin başyazarı İlhan Selçuk 100 yaşında: Korkmadı, boyun eğmedi
İlhan Selçuk, 15 yıl önce bedenen aramızdan ayrılsa da fikirleri ve güncelliğini koruyan uyarılarıyla ölümsüzlüğünü sürdürüyor. Onunla çalışanlar ve onunla gelişenler, Selçuk’un insancıl, gazeteci, yönetici ve düşün insanı boyutunu gazetemize anlattı.
Kemalist Devrim’in ve Anadolu hümanizminin sembol isimlerinden Cumhuriyet gazetesi imtiyaz sahibi ve başyazarı İlhan Selçuk, 100 yıl önce bugün doğdu. Yaşamı boyunca emperyalizmin her yerel unsuru ile tavizsiz mücadele eden İlhan Selçuk, mücadelesini son ana kadar ödün vermeden sürdürdü. 1971’de 12 Mart muhtırasından sonra “9 Mart Cuntası” içerisinde yer almak savıyla tutuklanan ve Ziverbey Köşkü’nde işkence gören Selçuk, bundan yıllar sonra siyasi iktidar destekli FETÖ kumpası Ergenekon davasında hedef oldu. 21 Mart 2008’de sabaha karşı 04.30’da Ergenekon operasyonu kapsamında gözaltına alındı ve iki gün sonra tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakıldı. Bu süreçten sonra sağlık durumu kötüleşen Selçuk, 21 Haziran 2010’da aramızdan ayrıldı.
‘KIRICILIKTAN UZAK, İNSANCIL’
İlhan Selçuk döneminde Cumhuriyet’in 8 yıl yazıişleri müdürlüğünü ve 14 yıl genel yayın yönetmenliğini yapan İbrahim Yıldız, “İlhan Selçuk öncelikle bir yazı ustasıydı. Bilge kişiliği, etkili kalemi olaylara bakışı ve analiz yeteneği en büyük özelliğiydi. Fakat İlhan Selçuk’u en iyi anlatan kelime bence insancıl oluşuydu” dedi.
Selçuk’un gazetecilik anlayışının saygınlığına dikkat çeken Yıldız, “Her zaman manşetlerin somut olmasını isterdi. Haber yazımında objektif dili ve taraflara söz hakkı verilmesini ilke edinmemizde onun payı büyüktü. Genç gazeteci adaylarının mesleğin evrensel kurallarını benimsemelerini çok önemserdi” diye konuştu.
Yıldız, Selçuk’un fark yaratan başlıca yöneticilik özelliklerinin en sıkıntılı anlarda bile soğukkanlılığını yitirmemesi, çalışanlarını motive etmeyi önemsemesi, kızgınlığında bile seçtiği kelimelerin kırıcılıktan uzak ve öğretici olması olduğunu belirtti. Selçuk’un sessiz, sakin, bilinçli ve etrafına güven veren bir kişiliği olduğunu söyleyen Yıldız, “Gerçek bir demokrattı. ‘Pencere’si herkese açıktı. O pencereden bakmayı bilenler yaşamı daha iyi anlamışlardı” ifadelerini kullandı.
‘AKLIMDAN ÇIKMAYAN SÖZ’
“İlhan Selçuk her şeyden önce beni ben olma sürecinde en çok etkileyen kişiydi. Devrimin sürekliliği konusunda çok kararlıydı” diyen eski TBMM Başkanvekili Uluç Gürkan, “Lisede edebiyat öğretmenimiz bir gün İlhan Selçuk adında yeni bir yazarın yazmaya başladığını söyledi. Okul kütüphanesinden takip etmeye başladım. İlk yazısı ‘İp’ti. O günden sonra ilk okumam hep o oldu” dedi.
Selçuk’la Devrim dergisinde yollarının kesiştiğini anımsatan Gürkan, “Türkiye’nin yarım bırakılmış Kemalist Devrimi’ni tamamlama konusunda hem düşünsel hem de eylemsel olarak öncüydü” ifadelerini kullandı. Öğretim üyesi ve diplomat olma hayali kurarken Mülkiye’deki öğrenciler birliği başkanlığı döneminde hakkında açılan davalardan ötürü bunu başaramadığını belirten Gürkan, sözlerine şöyle devam etti:
“Doğan Avcıoğlu’nun yanında çalışmaya başlamıştım. Bu hikâyeyi öğrenen Selçuk, ‘Sıkma canını, gazetecilik zaten hiçbir yerde dikiş tutturamayanların mesleğidir, ben de hukuk mezunuyum’ demişti. Avcıoğlu’nun cenazesi sonrası ‘Devrimciler ölmez, ruhları birbirine geçer. Birbirlerini sevgiyle anar’ demişti. Bu sözü aklımdan hiç çıkarmadım.“
‘ONUN SÖZLERİNİ YAŞIYORUM’
İlhan Selçuk’la 1978 yılında tanıştığını belirten gazetemizin yazarı Mine Kırıkkanat, “İlhan ve Turhan’ın çok sevdikleri annelerinin benim gibi Notre Dame de Sion mezunu olması, ilk günden yakınlaşmamızı sağladı” dedi.
‘ŞIKLIĞI KENDİNE HASTI’
Selçuk’un ses yükseltmeden otorite kurabilen, içinden dışına yansıyan zarafetiyle saygı uyandıran bir beyefendi olduğunu belirten Kırıkkanat, “Afra tafra yapmaya, sert görünmeye hiç ihtiyacı olmadı. Bu özellik sadece ve sadece en büyük insanlarda vardır. Şıklığı da kendisine hastı. Yakasız gömlek ve yakasız gömleklerine uygun ceketleri, efsaneydi. Onu bir gün bile bakımsız, tıraşsız görmedim. Bir zevk abidesiydi” diye konuştu.
Selçuk ile birçok anısı olduğunu belirten Kırıkkanat şunları söyledi: “Ama biri en hüzünlüsüdür: Odasına girdiğim bir gün, daktilosunda yazısını yazıyordu, canı sıkkındı. Başını kaldırıp ‘Mineciğim, bir gün senden önce giden sevdiklerin hakkında yazı yazmak zorunda kalacaksın. Ve ölülerin ardından yazdığın yazılar sıklaşınca, sıranın sana gelmekte olduğunu anlayacaksın’ dedi. Gerçekten de öyle oldu. Bugün İlhan Selçuk’un sözlerini bizzat yaşıyorum.”
ATATÜRK İLKELERİNDEN SAPMADI
İlhan Selçuk’un kuramsal açıdan Atatürk aydınlanmasıyla sol düşünceyi aynı potada birleştiren bir yazar ve bilge bir düşün adamı olduğunun altını çizen Cumhuriyet Vakfı Başkanı ve gazetemizin imtiyaz sahibi Dr. Mehmet Alev Coşkun, “Tutuklu olduğu zamanlar hariç bu dünyadan ayrıldığı güne kadar yazılarını 48 yıl kesintisiz sürdürdü” dedi. Onu gazeteye Nadir Nadi’nin davet ettiğini belirten Coşkun, “Tutuklandı, işkence gördü, kumpasa uğradı fakat hiçbir zaman korkmadı, boynunu eğmedi, Atatürk’ün ilkelerinden sapmadı. Kimi yakın arkadaşlarının yaptığı gibi ikinci cumhuriyetçi olmadı. Eğilmedi, daima dik durdu” ifadelerini kullandı.
Kendisini gazeteye getirenin de Selçuk olduğunu belirten Coşkun, şunları söyledi: “1993 Cumhuriyet için çok önemli bir dönüm noktasıdır. Çünkü, Nadir Nadi’nin eşi Berin Nadi, İlhan Selçuk, Prof. Aydın Aybay, Osman Nuri Torun ve bir avuç kurucu yönetim kurulu üyesi ile Cumhuriyet Vakfı kuruluşunun içinde bulundum. O günden bugüne zorunlu kısa ayrılma hariç vakıfta sorumlu yönetici olarak görev yapıyorum. Bu görev Atatürk’ün emanetine sahip çıkma görevidir. Berin Nadi ve İlhan Selçuk’a verilen sadakat yeminine bağlı kalmaktır.”
GELECEĞİ ÖNGÖREN USTA KALEM
“Atatürk bir eylem adamıdır.
Yazmaktan çok konuşmuştur; yapmıştır; gerçekleştirmiştir.
1917 devriminden sonra ikiye ayrılan dünyada üçüncü yol ayrımını Türkiye’nin ulusal bağımsızlık savaşıyla başlatan adamdır Atatürk; antiemperyalisttir; Üçüncü Dünya’nın habercisidir. Bu niteliklerinin verdiği rütbeleri omuzlarından sökmeye kalkıştınız mı, Atatürk’e düşmanlık çizgisine ulaşırsınız…”
11 Kasım 1980, “Kemalizm İdeolojisi Muz Mudur?”, Cumhuriyet
“İslam dünyasında ‘Aydınlanma’yı, geç de olsa ‘Kemalizm’le benimseyen Türkiye tektir…
Bu tekliği, özelliği, onuru ‘ılımlı İslam devleti modeli’ne dönüşerek tarihe gömmek, uygarlığa aykırı gidişatın akrebiyle yelkovanını tersine çevirmek utancını alnımıza yazar…
Anadolu’da Bilimsel Devrim ve Aydınlanma anlamına gelen Kemalizmden vazgeçmek, Türkiye için irticanın ta kendisidir.”
19 Ağustos 2006, ‘Bilimsel Devrim’ ve Kemalizm…. Cumhuriyet
“Demokrasi nedir?
Demokrasi, laiklik temelinde akılcı yöntemlerle tartışıp doğruyu aramanın siyasal rejimidir…
Peki, insanların aklı değil dinciliği politikaya alet ettikleri bir toplumda demokrasi nasıl yürüyecek?..
Evet, Atatürk’ün kurduğu Türkiye Cumhuriyeti başkalaşıyor…
Peki, ne olacak?..
Başkalaşmaya direnebilirsek…
Değişime açılabilirsek…
Türkiye kurtulur…”
Türkiye Cumhuriyeti Başkalaşıyor, 19 Şubat 2008, Cumhuriyet
“İrtica terör gibidir. Nereden, nasıl, kimden gelirse gelsin, elbirliğiyle irticaya karşı çıkılmalı.”
“İrtica Terör Gibidir”, 16 Haziran 1998, Cumhuriyet