Diploma gerçek, demokrasi sahte
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı, Ekrem İmamoğlu’nun diplomasının iptalini istedi mi, istemedi mi? Dünkü tartışma buydu. İktidar yanlısı gazeteciler büyük bir mutlulukla “İptali istendi!” diye yazarken… İmamoğlu cephesi ve muhalefet aksini iddia etti …
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı, Ekrem İmamoğlu’nun diplomasının iptalini istedi mi, istemedi mi?
Dünkü tartışma buydu.
İktidar yanlısı gazeteciler büyük bir mutlulukla “İptali istendi!” diye yazarken…
İmamoğlu cephesi ve muhalefet aksini iddia etti.
Bu kafa karışıklığı savcılığın 24 Şubat’ta İstanbul Üniversitesi Rektörlüğü’ne gönderdiği tek sayfalık yazıdaki ifadelerden kaynaklanıyor.
Savcılık yazıda şöyle diyor:
“Yükseköğretim Kurulu Başkanlığı’nın… raporu kapsamında İstanbul Üniversitesi İşletme Fakültesi Dekanlığı tarafından tanınırlık, yatay geçiş kontenjanları, ilan süreleri ve yatay geçiş kabulüne dair idari işlemlerin Yükseköğretim Kurulu kararlarına aykırı olarak yapıldığı tespit edilmiş olup bahse konu diplomanın kullanılmaya (Yüksek Seçim Kurulu gibi vb) devam edildiği, bu kapsamda diplomanın dayanak gösterilerek, kurulacak iş ve işlemlerin hukuka aykırı olmaması adına gerekli işlemlerin bir an önce yapılması…”
İstanbul Üniversitesi Rektörlüğü’nden “diplomanın kullanılması sonucunda doğacak, hukuken telafisi mümkün olmayacak sonuçlar göz önüne alındığında” bir idari soruşturma yürütülmesi isteniyor.
Savcılık “Diplomayı iptal edin” demiyor.
Ancak diplomanın “Yüksek Seçim Kurulu gibi vb” işlemlerde kullanılmaya devam edildiğini belirterek, gerekenin yapılmasını emrediyor.
Belediye başkanlığı için üniversite mezunu olmak gerekmediğine, yalnızca cumhurbaşkanlığı için şart olduğuna göre söylenmek istenen şudur:
“İmamoğlu, cumhurbaşkanı adayı olacak, elinizi çabuk tutun!”
Savcılık rektöre talimat veremez
Bir kere YÖK raporunda “İmamoğlu’nun diploması geçersiz” tespiti yapılmıyor.
Gerçek dışı beyandan ve sahtecilikten söz edilmiyor.
İmamoğlu’nun Girne Amerikan Üniversitesi’nden İstanbul Üniversitesi İşletme Fakültesi’ne yatay geçişinde yönetmeliğe aykırılık iddiası yöneltilmiyor. Yalnızca YÖK kurallarına ve usule uygun olmadığı ileri sürülüyor. Ne İmamoğlu ne de diplomayı verenler suçlanıyor.
Buna rağmen savcılık, İstanbul Üniversitesi Rektörlüğü’nden diplomanın kullanılmasının engellenmesini istiyor.
Savcılığın böyle bir yetkisi var mı?
Asla yok.
Savcılık ancak kolluk hizmeti gören polis, jandarma ve MİT’e talimat verebilir. YÖK ve üniversiteler savcılık yazısıyla ne diploma iptal edebilir ne de geri alabilir.
Fakültenin beş yıl önceki yazısı
Kaldı ki İstanbul Üniversitesi İşletme Fakültesi, İmamoğlu’nun diplomasına ilişkin CİMER’e yapılan bir ihbar üzerine bu dosyadaki hükmünü beş yıl önce vermişti.
Dekan Kamil Ahmet Köse’nin verdiği yanıt şöyleydi:
“İmamoğlu, 1990 yılında ilan edilmiş olan yurt dışı yatay geçiş kontenjanına başvurmuştur. Başvurusu değerlendirilmiş ve (İmamoğlu) kabul koşullarını yerine getirerek, kayıt olmuştur.”
Halen görevine devam eden Prof. Köse’ye göre İmamoğlu’nun yatay geçişi yönetmeliklere uygun ve usule aykırılık bulunmuyor.
İstanbul Üniversitesi Rektörlüğü’nün bu görüşe göre savcılığın talebini reddetmesi gerekir.
Reddedebilir mi?
O kadar emin değilim.
Erdoğan’ın İBB’den beri yol arkadaşı
Çünkü İstanbul Üniversitesi rektörü olan Prof. Dr. Osman Bülent Zülfikar, 1994-1997 arasında Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın döneminde İstanbul Büyükşehir Belediyesi Sağlık Dairesi başkanıydı.
Erdoğan, 2004’te Zülfikar’ı YÖK üyesi yaptı.
2012’de Türkiye Bilimler Akademisi’ne, 2023’te İstanbul Üniversitesi Rektörlüğü’ne atadı.
Zülfikar, özgeçmişini Erdoğan’a borçlu.
Bu borcunu İmamoğlu vesilesiyle ödemek isteyebilir.
Ayrıca nahoş bir hatırayı unutturmasına da vesile olacaktır.
Hatırlayacaksınız.
Zülfikar, rektör olduktan sonra eşiyle Şeb-İ Arus törenine katılmak üzere gittikleri Konya’daki Dedeman Otel’de oda bulamayınca İstanbul Üniversitesi’nin internet sayfasından şu açıklama yaptırmıştı:
“Rektörümüz ve ailesi 17’ye kadar bekletilerek mağdur edilmiştir. Bu hatayı rektörümüz nezdinde telafi edecek bir tutum sergilemelerini beklediğimizi duyururuz.”
İktidar da Zülfikar’dan “bu hatayı telafi edecek bir tutum sergilemesini” bekliyor olabilir.
Sopalı seçim
Erdoğan, dün partisinin Genişletilmiş İl Başkanları Toplantısı’nda CHP’yi eleştirirken, “Kurultaylarından tahsillerine, konserlerinden ihalelere kadar elinizi attığınız her yerden ya usulsüzlük ya yolsuzluk ya da yamyamlık fışkırıyor” diyerek, diploma soruşturmasının arkasında olduğunu göstermiş oldu.
Manzara o kadar açık seçik ki…
Erdoğan, aday olmak için Türk siyasi tarihinin en şaibeli siyasi rüşvet operasyonuna imza atarak, transfer ettiği milletvekillerine makam mevki dağıtıyor.
Yetmiyor.
Seçimi kazanmayı garantilemek için, karşısında yenileceğinden korktuğu İmamoğlu’nu, başta yargı olmak üzere devletin bütün güç ve imkanlarını kullanarak, minderden atmak istiyor.
Türkiye, otoriter yönetimlerin iktidarı devretmemek için muhalif liderleri tutuklattığı, cezalandırdığı ve sürgüne mecbur ettiği Asya, Afrika ve Latin Amerika’nın despotik rejimlerine eviriliyor.
İmamoğlu’nun cumhurbaşkanı adaylığı, Türkiye’de demokrasinin var olup olmadığının, özgür seçimlerin yapılıp yapılmayacağının sınavıdır. İmamoğlu’nun yarıştırılmadığı ve engellendiği yarışın, Osmanlı’da 1912’de yapılan, seçmenlerin İttihat ve Terakki’ye oy vermeleri yönünde baskı ve şiddet gördüğü sopalı seçimlerden farkı yoktur. Kazananın baştan belli olduğu ve seçimlerin göstermelik yapıldığı sahte bir demokrasidir.