Gazi’nin Yunus Nadi’ye verdiği özel demeç – 2
KONUK YAZAR | Atatürk Araştırmacısı Ahmet Gürel, Cumhuriyet Ege için yazdı…
Gazi ile Cumhuriyet Gazetesi Baş yazarı Yunus Nadi’nin 7 Nisan 1924 günü, İstanbul’dan Ankara’ya giderken verdiği özel demeci 7 Mayıs 1924 günü yayımlıyorum. Ateşkesin kara günlerinde Paşa ile İstanbul’da pek çok kez konuşmuştuk. Anadolu’ya geçmeleriyle birlikte kuruluşlar birbirini izlemeye başlamıştı.
Onlardan söz ettik, kısaca kongrelerden konuştuk. Bu konularda buyurdular ki:
İstanbul’dan ayrılmak zorunluluğu İstanbul’da varolan kötü şartlarındandı. Anadolu’ya geçmekteki amacım, Anadolu’nun ortasında ve Türk milletinin büyük çoğunluğu içinde, Türk milletinin yüksek karakterine ve sarsılmaz kararlılık ve inancına dayanmaktı. Bundan başka hiçbir önlemin ülke ve milletin derin yarasına çözüm olamayacağı hakkında kesin inanca sahip olmuştum. Onun için Samsun’a ayak bastığım dakikada aldığım ilk önlem, Samsun ve çevresine ait, beraberimde bulunanlara gereken emirleri vererek hemen güneye yürümek oldu. Ancak, ne yazık ki o günlerdeki sağlık durumum beni on beş, yirmi gün Havza kaplıcalarından yararlanmaya zorunlu kıldı. Bu sıradaydı ki İstanbul’a çağrıldım. Artık tedaviyi sürdürmeye gerek kalmadı. İlk aşama olmak üzere Amasya’ya hareket ettim. Bugüne kadar geçen zaman içinde Erzurum ve Trabzonluların girişimleriyle yapılması kararlaştırılan Erzurum Kongresi konusunda Erzurum’la haberleşilmişti. Ve orada hazır bulunmak üzere Erzurum’a hareketim kararlaştırılmıştı. Gerçi ben Sivas’ta genel bir kongre yapmaya karar vermiştim. Ancak önce Erzurum Kongresi’nde bulunmayı ve bundan sonra Sivas Genel Kongresi’ni yapmayı yararlı ve uygun buldum. Amasya’da da birkaç gün kalmak gereği ortaya çıktı. Havza’dan İstanbul’a çağrılmam nedeniyle çarçabuk hareket etmiştim. Samsun ve çevresi komutanına uzun zaman için emir vermek üzere kendisinin bana katılmasını buyurmuştum. Bundan başka Ankara’da Kolordu Komutanına da isim ve giyecek değişikliği yaparak gelmesini istemiştim. Bu komutan, resmen, doğrudan doğruya benim emrimde değildi. Buna rağmen çağrımı soylu bir özveriyle kabul etti, bir yüzbaşı üniforması ile zorlu bir yolculuk yaptı ve beni buldu. Ankara kolordu komutanının bana çektiği bir telgrafta, beni seven bir arkadaşın eşliğinde birkaç kişi daha olduğu hâlde İstanbul’dan Ankara’ya geldiğini ve gelişinin bana bildirilmesini arzu ettiğini yazmıştı. Telgrafta adı belirtilmemiş olmakla birlikte bu arkadaşın kim olabileceğini tahmin ettim ve onu da beraberinde getirmesini yazdım. Beklediğim kişiler Amasya’ya geldiler. Gereken konuları kendileriyle görüştüm. Samsun ve Ankara komutanları geldikleri yerlere geri döndüler. Ben karargâhımla ve karargâhımda kalan arkadaşlarla birlikte kararlaştırılan yolculuğuma devam ettim. Sivas Genel Kongresi’ne ait bildirgeyi burada Kurmay subayına yazdırdım ve bunun taslağını, tarihî anı olmak üzere hazır bulunanlara imzalattırdım. Buna imza atmakta kararsızlık gösteren olduğunu söylersem şaşmayınız. Yazılan bildirge Türkiye merkezlerine gönderdiğim çağrıdan oluşmaktadır.
Sivas çalışmaları özellikle öneme sahipti. Çünkü Damat Ferit Hükümeti oradan düşürülmüş ve İstanbul oradan Mebusan Meclisi seçimine zorunlu kılınmıştı. Paşanın bu konudaki sözlerini aşağıda yazıyorum.
“Tokat, Sivas, Erzurum görüşmeleri gönlümde büyük rahatlık uyandırdı. Anadolu’nun bu temiz halkı ile -fakat halkı ile diyorum, dikkat ediniz- görüştükçe girişimimin doğruluğu konusundaki görüşüm her gün daha çok artıyordu. Yeniden Erzurum’dan Sivas’a Genel Kongre’yi açmak üzere geldiğim zaman ve bütün kongre sırasında biraz sıkıntı çektik ki, bunlar artık bilinmiş şeylerdir. Ancak her şeye rağmen memnunduk, çünkü İstanbul’u milletvekili seçimine zorlamıştı. Yalnız benim unutamayacağım üzücü bir başarısızlık olmuştur. Doğal olarak bilginiz olmuştur ki Sivas’ta bulunduğum sıralarda İstanbul’dan gönderilen İstanbul Hükümeti’nin Deniz İşleri Bakanı (Bahriye Nazırı) ile Amasya’da bir protokol imzaladık. O protokolün içeriği arasında asıl olarak şu vardı:
“Mebusan Meclisi’nin İstanbul’da açılışının felâkete neden olacağı gerçeğini İstanbul Deniz İşleri Bakanı kabul etmiştir. Meclisin Anadolu’da uygun bir yerde açılışını sağlamaya çalışacaktır. Bunda başarılı olmazsa kendisi kesinlikle bakanlıktan ayrılacak ve bütün kabinenin görevden ayrılmasını sağlamaya çalışacaktır.”
…Paşaya, Sakarya Zaferi’nden dönüşünde daha ayağının tozu ile duygularını:
“Bu Türk milleti çok büyük bir millettir, ona lâyık komutan gerekli.” demiş olduğunu hatırlattım. Bütün o kanlı savaşlar ve milletin o zamanki coşkusu ve yüce kararı aşama aşama göz önünden geçmeye başladı. Gözleri ufka dönük bir süre dalgın durduktan sonra Paşa anlattı:
“Gerçekten öyledir. Afyon, kesin sonucu sağlamada çok hesaplı ve belki bu bakımdan daha büyük harekete sahne olmuş ise de Sakarya’nın değer ve büyüklüğü hiçbir zaman eksilmez. Gerçi Sakarya da hesapsız bir meydan savaşı değildi. Ancak bunun hesabı yalnız kocaman milletimizin onur ve yüceliğine dayandırılmıştı. Millet, kendisinde varlığına emin bulunduğumuz bu onur ve yüceliği fazlasıyla gösterdi. Büyük Millet Meclisi’nin verdiği yetkilerle donatılmış Başkomutan, bir iki bildirge ile millete durumu ve görevleri hatırlattı. Bu bildiri bütün bir milleti, bütün bir hükümet kuruluşunu ayaklandırmaya yetti. O zaman her taraftan koşuldu ve ancak böylelikledir ki Sakarya’da Türk tarihinin hârikası ortaya çıktı.
Paşaya Sakarya’dan önce millete: “Düşman yurdun namus ocağında boğulacaktır.” demiş olduğunu hatırlattık.
“Evet öyle demiştik. Çünkü öyle olacaktı. Bunun başka çeşidini, düşünmek bile bizlere göre ve Türk milletine göre imkânsızdı.
Cumhuriyet: 7 Mayıs 1924, s.1
Ahmet Gürel