Dolar 42,4904
Euro 49,5343
Altın 5.741,39
BİST 10.918,51
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Denizli 15°C
Çok Bulutlu
Denizli
15°C
Çok Bulutlu
Per 14°C
Cum 14°C
Cts 14°C
Paz 14°C

Gemi başına 20 bin dolar kayıp! Kanuni, Mimar Sinan’dan istedi: ‘Küçük depremleri tetikleyebilir’

Sekiz padişahın hayal ettiği, Mimar Sinan’ın inşasına başladığı, ancak savaşlara yenilen bir proje! Karadeniz ve Marmara’yı birbirine bağlayacak Kanal Sakarya, ilk 15 kilometresi kazıldığı halde hep bir hayal olarak kalmıştı. Depremler, inşaat sistemleri ve denizcilik açısından değerlendirildiğinde tıpkı projeyi sonuçsuz bırakan savaşlar gibi, arkası kesilmeyen tartışmalar yaşanıyordu. Peki Kanal Sakarya’nın inşası gerçekten mantıklı mıydı? Dört uzman Milliyet.com.tr’ye değerlendirdi.

Gemi başına 20 bin dolar kayıp! Kanuni, Mimar Sinan’dan istedi: ‘Küçük depremleri tetikleyebilir’
REKLAM ALANI
05.12.2025 09:36
13

Zeynep Dilara Akyürek / Milliyet.com.tr – Kanuni Sultan Süleyman, ‘kıyamete kadar yıkılmayacak cami’den sonra, bir hayalini daha Mimar Sinan’a anlatmıştı. 46 yıllık tahtı süresince 13 savaşa çıkan Sultan, bu kez hayalinin bir savaşa yenilmek üzere olduğundan habersizdi. Kanuni’nin savaş yüzünden yıkılan hayali asırlardır tarihin kayıp sayfalarında tozlanmış olsa da, 1536’daki Preveze Deniz Savaşı’nda 3 saatte alınan zafer, Osmanlı İmparatorluğu’nun Akdeniz’deki hâkimiyetinin güçlenmesine etki etti. Sultanın hayali de aslında hâkim olduğu tüm denizlerde gücüne güç katacak bir ‘kanal inşasıydı.’ Sakarya Nehri’nin Karadeniz’e döküldüğü noktadan, İzmit Körfezi’ne bağlanması planlanan kanal için çalışmalar başladıktan kısa bir süre sonra kapıya dayanan savaşlar, tüm çalışmaları durdurdu. Öyle ki savaşlar başladığında ilk 15 kilometre çoktan kazılmıştı. 1570’ten, yani Kanuni hayata gözlerini yumduktan ve Sokullu Mehmed Paşa bu hayal için son somut adımları attıktan sonra, pek çok kere gündeme geldiyse de proje bir türlü sonuçlanmadı. 1965’te Devlet Su İşleri tarafından yeniden araştırıldığında ise bölgenin bugünkü kadar gelişmemiş olması ‘yetersiz yük’ gerekçesini doğurmuştu. 1998’de ise Sakarya Valiliği’nin yaptırdığı çalışma, projenin uygulanabileceğini ortaya koydu.

ARA REKLAM ALANI

Akıllarda pek çok soru işareti vardı ve kanalın ne kadar verimli ya da mantıklı olacağı merak konusuydu. Özellikle de Sapanca Gölü’nün kaybedilecek olması en hassas konuydu. Peki ama bu proje ne kadar uygulanabilirdi? Sakarya Üniversitesi İnşaat Mühendisliği Bölümü Geoteknik Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ertan Bol, Sakarya Üniversitesi İnşaat Mühendisliği Öğretim Üyesi Doç. Dr. Osman Sönmez, Sakarya Üniversitesi Afet Yönetim Uygulama ve Araştırma Merkezi Jeofizik Mühendisliği Öğretim Üyesi Prof. Dr. Murat Utkucu ve Uzak Yol Kimyasal Tanker Kaptanı Güner Kara, asırlık projenin günümüzde uygulanabilir olup olmadığını Milliyet.com.tr’ye anlattı.

PARA VE ZAMAN KAZANIP, SAPANCA GÖLÜNÜ KAYBETMEK Mİ?

Çevresi için temiz içme suyu kaynağı olan Sapanca Gölü’nün kirletilmesi projenin zayıf tarafı olduğundan tartışmaların da en çok alevlendiği konuydu. Ancak kanal inşası için önerilen rotalardan birinde, hattın Sapanca Gölü’ne karışmadan, kuzeyden açılması da değerlendirilmişti. Pek çok bilim dalı, kanal inşasını kendi açısında olumlu ve olumsuz yönleriyle değerlendirdiğinde ortaya çıkan bazı soru işaretleri vardı. Diğer taşımacılık faaliyetlerine göre çok avantajlı olan suyolları, yakıt tüketimi bakımından demiryollarının yüzde 50’si, karayollarının ise yüzde 17’si oranında. Avrupa Birliği’nde 27 ülkenin 20’si nehir taşımacılığı yapıyor. Peki Türkiye için da tasarlanan kanal projelerinden olan Kanal Sakarya denizcilik açısından ne gibi avantajlar sunar? Kaptan Güner Kara konuyu şöyle değerlendirdi:

“Bu kanal sayesinde yeni bir ticaret hattı elde edilir. Kanal üzerinde kurulabilecek liman ve tersaneler ile endüstri atılımı sağlanır. Yeni bir ulaşım kanalı üreticinin lojistik maliyetlerini de düşürür. İstanbul’un göç yükünü alır. Herhangi bir deprem durumunda deniz yolu ile ikmal yapabilmek büyük avantaj sağlar. Pilotaj, kanal geçiş geliri, römörkaj gibi faaliyetlerle ekonomik kazanım sağlar. Karadeniz’de keşfedilen enerji yataklarını dış pazara kesintisiz ulaştırmak için alternatif oluşturur. Karadeniz’e komşu olan ülkelerle daha yoğun ticaret yapabilme fırsatı verir. Gemilerin İstanbul Boğazı’nda beklediği sürede oluşan karbon salınımı önlenmiş olur, İstanbul’un hava kalitesi artar. Kabotaj hattında çalışan gemilerimizin İstanbul akıntılarında zorlandığı durumlara karşı çözüm sunar. İstanbul Boğazı’nda yaşanan pek çok kazanın sebebi de bu güçlü akıntılardır. Şu an İstanbul Boğazı’nda geçiş sırası bekleyen yüzlerce geminin vakit kaybını önler. Bu bekleyişler güzel havalarda 1-2 gün, kötü havalarda 4-5 gün sürebiliyor. Ortalama bir geminin bekleyiş esnasında kaybı en az 20 bin dolar oluyor.”

FAYLAR UYGUN ARAZİ OLUŞTURDU! ‘KÜÇÜK DEPREMLERİ TETİKLER’

Kanal Sakarya için tartışılan konulardan biri de tıpkı Kanal İstanbul için konuşulduğu gibi bölgenin depremselliğinde olası değişimlerdi. Daha önce Atatürk Barajı’nın inşasıyla bölgede 5’ten küçük depremlerde artış gözlendiği ortaya koyulmuştu. Peki Kanal Sakarya için benzer bir değişim söz konusu olabilir mi? Prof. Dr. Murat Utkucu konuyla ilgili, “Projenin tamamlanmasıyla Sakarya Nehri, Sapanca Gölü’nde çökelme hızı ve çökel ortamının doğasında değişiklikler olabilir. Ayrıca, yapay açılan kanal boyunca çökel birikimleri olabilir. Çökel ortamların deprem yer hareketi üzerine etkisi biliniyor. Ancak böyle bir etki çok uzun yıllar boyunca ve çökellerin biriktiği yerlerde oluşur. Yapay su kütlelerinin oluşturulmasının depremsellik üzerine etkisi vardır. Ancak küçük depremselliği etkiler ve küçük depremlerin tetiklenmelerine neden olur. Baraj yapılan yerlerde bu gözlenir. Ancak, su kütlesi yeni bir fay oluşturduğundan ya da depremi ürettiğinden değil. Aksine mevcut faylar üzerinde deprem üretmeye yakın durumda olan küçük faylar ilave yük altında depremleri zamanca erken oluşturabilir” diyordu. Bunun yanında asırlık proje için bu alanın seçilmiş olması da tesadüf değildi. Prof. Dr. Utkucu bu konuya şöyle açıklık getirdi:

“Depremleri oluşturan fayların tür ve uzanımları coğrafik yollar için cazip topoğrafya oluşumuna neden olabilir. Yunanistan’daki Corinth Kanalı Corinth Körfezini oluşturan normal fayların devamında inşa edildi. Panama Kanalı da 7 büyüklüğünde depremler üretme potansiyeline sahip faylarla kesilmiş bir coğrafya içinde yer alıyor. Kanal Sakarya projesinin unsurları olarak ele alınan İzmit Körfezi ve Sapanca Gölü, Kuzey Anadolu Fay Zonu boyunca depremlerle meydana gelen tektonik çöküntüler üzerinde oluşmuştu. Dolayısıyla bu projenin buraya düşünülmesi faylar tarafından oluşturulan uygun bir arazi olmasındandır. Dolayısıyla, kanalın yapılması ulaşım, ticaret ve ekonomik açıdan faydalı görülüyorsa yapımı projelendirilir. Ancak, projelendirilirken deprem dinamik yer hareketi ve faylar kaynaklı statik yer hareketleri dikkate alınmalıdır. Türkiye’nin inşaat mühendisliği alt yapısı uygun bir proje oluşturulması için fazlaca yeterlidir. Nitekim İzmit Körfezi ve Sapanca Gölü’nü oluşturan Kuzey Anadolu Fay Zonu, daha batıda Osmangazi Köprüsü altından geçer. Ancak köprü bu durum göz önünde bulundurularak tasarlandı.”

Peki kanalın geçtiği alanların depremle yüzleşme sıklığı nedir? Bir kanal inşa edilmiş olsaydı bugüne dek hangi depremlere göğüs germek zorunda kalacaktı? Prof. Dr. Utkucu, bölgeyle ilgili deprem geçmişine ilişkin bilgileri ve gelecekte yaşanması muhtemel ihtimalleri paylaştı.

“Sapanca Gölü ile İzmit Körfezi arasında açılan bir fay hendeğinde 1719 ve 1999 İzmit depremleri dahil yaklaşık son bin yıl içinde 4 büyük depremin izine rastlandı. Sapanca Gölü doğusunda Sakarya Nehri’ne yakın bir konumda açılan bir fay hendeğinde son 400 yıl içinde 1999 İzmit depremi dahil 3 büyük depremin izi görüldü. İzmit Körfezi güneyinde, Gölcük’te açılan bir fay hendeğinde 1509, 1719 ve 1999 depremlerinin kırıkları görüldü. Sapanca Gölü tabanındaki çökellerinden alınan karotlar üzerinde yapılan bir inceleme yaklaşık bin 100 yıl içinde 4 önemli depremin varlığına işaret etti. Dolayısıyla, Sakarya Nehri’nden batıda Gölcük’e kadar olan bölgede ortalama her 250 yılda bir 7 civarı ya da daha büyük bir depremin meydana geldiği söylenebilir.” –Prof. Dr. Murat Utkucu

DEPREMDEN DE KORUYACAK İNŞAATIN SIRRI! KARADENİZ’DEN KORUMALI MI?

Faylar tarafından düzlenmiş bir alan üzerine devasa bir kanal inşa etmek gelişmiş inşaat teknolojilerinin de uygulanması anlamına geliyordu. Tıpkı Panama Kanalı’nda olduğu gibi özel sistemler bu noktada da uygulanmalıydı. Doç. Dr. Osman Sönmez bunu, “Sakarya Nehri Ulaşım Projesi kapsamında kanalın inşasına, akışın ve su kontrolünün daha kolay sağlanabileceği için denize döküldüğü nehir ağzından başlamak genellikle daha avantajlıdır. Böylece eklüzlerin (su seviyesinin istenilen bölgelerde alçaltılıp yükseltilmesini sağlayacak sistem) kademeli olarak inşa edilmesiyle su seviyesi güvenli biçimde yükseltilip kontrol edilebilir. Zemin ve arazi koşullarına göre bazı kesimlerde kara içinden veya eş zamanlı segment inşaat yöntemleri de uygulanabilir. Projenin Karadeniz ve Marmara girişlerinde dalga, akıntı ve sediman etkisini azaltmak amacıyla uygun boyutlarda dalgakıranların inşa edilmesi gereklidir. Özellikle Karadeniz tarafında daha sert deniz koşulları nedeniyle bu yapılara daha fazla ihtiyaç duyabilir” diye açıklıyor. Peki olası deprem tehlikesine karşı alınacak inşaat önlemleri neler olabilirdi? Viyadüklerde sıklıkla görülen ‘dilatasyon derzleri’ olası sarsıntıda kanalın kırılmaması için hayati bir önem taşır mıydı? Doç. Dr. Osman Sönmez bu sorunun yanıtını şöyle verdi:

“Kanalın zemini mühendislik açısından kritik öneme sahiptir. Kullanılacak deniz araçlarının geçişini sağlamak açısından taramalar yapılarak düzenlenmelidir. Ayrıca tabii yatak formunda bırakmak, oyulma, birikme, kıyı erozyonu, şev stabilitesi gibi sorunlara yol açabileceğinden, özellikle eklüz, liman ve dar kesitlerde beton, taş kaplama veya geotekstil destekli güçlendirme yöntemleri uygulanmalıdır. Deprem ve taşkın risklerine karşı, kanal boyunca belirli noktalara acil kapama sistemleri, eklüz kapakları, izolasyon derzleri ve bypass kanalları yerleştirilebilir. Böylece ani su yükselmeleri ve ikincil afetlerin etkisi azaltılabilir. Nehir tipi gemilerin güvenli geçişi için kanalın genişliği, derinliği ve rotası bölgenin coğrafi yapısına, hedeflenen gemi boyutlarına ve trafik yoğunluğuna göre tasarlanmalı; akıntı, zemin eğimi, kurp yarıçapı ve yerleşim alanları gibi unsurlar dikkate alınarak çevresel etkileri en aza indiren, sürdürülebilir ve güvenli bir ulaşım koridoru oluşturulmalıdır.”

Prof. Dr. Ertan Bol, projenin geride bıraktığı soru işaretleri ve nehrin yatağını terk etmesi ya da kanalın göl ile birleşmesi durumunda yaşanabilecek olumsuzluklara değinerek sözlerini noktaladı. Peki kanalı sağlam tutacak işlemler ve projenin soru işaretleri neydi?

“Olası güzergâh boyunca alüvyon zeminlerin (kil, silt kum ve çakıl gibi) geçileceği anlaşılıyor. Bu tür ortamlarda kayalarda olduğu gibi taneler arasında bir çimentolayıcı madde olmadığı için oldukça zayıftır. Kanal boyunca mutlaka destek sistemleri ile takviye edilmelidir. Aksi takdirde su alüvyonda kolayca oyulmalara neden olacağı için stabilite kayıpları yaşanır. Sistemin stabilitesi kolaylıkla istinat yapısı, diyafram duvar gibi farklı birçok sistemle sağlanabilir. Sapanca Gölü’ne Sakarya Nehri’nden bir karışım olursa gölün su kalitesi birden en dip seviyelere düşebilir. Ayrıca ekolojik denge de bozulabilir. Böyle bir projede kanal hattının gölün ya güneyinden ya da kuzeyinden güvenli bir mesafeden geçilerek ilerlemesi gerekir. Göl ile hiç bir ilişkinin kurulmaması önemli. Bununla birlikte Sakarya Nehri körfeze yönlenirse, artık yatağını terk etmiş olan Sakarya’nın eski kuzey yatağının durumu soru işaretleri taşır.” –Prof. Dr. Ertan Bol

Kaynak: Milliyet

REKLAM ALANI
Şehrin nabzını tutan, en son gelişmeleri anında sizlere ulaştıran sesimiz olmaya devam ediyoruz. Denizli’nin sesi olan Denizlim Haber ile şehre dair herşeyi keşfedin. Takipte kalın en yeni haberlerle güncel kalın.
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.