İftar Duası Nasıl Yapılır: İftar Duası Arapça Türkçe Okunuşu ve Manası
İftar duası nasıl yapılır, iftar duası manası, iftar duasının Türkçe ve Arapça okunuşu ve oruç açmaya dair tüm bilgiler bu yazımızda. Müslümanlarca on bir ayın sultanı olarak tanımlanan ramazan ayı 1 Mart’ta başlayacak. Şükre, paylaşmaya ve sabra dualarla ‘amin’ denilecek sofralar, bu yıl da samimiyetin buluşma noktası olacak. Peygamber Efendimizin (s.a.v), sahabenin ve İslam alimlerinin iftarda yaptığı duayı sizlerle paylaştık, bu yazımız üzerinden iftar duasının okuyabilir ve ezberleyebilirsiniz. Peki iftar duası nasıl yapılır? Peygamberimiz orucunu açarken nasıl dua ederdi?
İftar duası nasıl yapılır, iftar duasının manası nedir, iftar duasının Arapça ve Türkçe okunuşu haberimizde. 28 Şubat Cuma gününü, Cumartesi’ye bağlayan gece ilk sahura kalkılacak. Ramazan ayı 29 Mart 2025 tarihinde tutulacak son oruçla birlikte tamamlanacak. İftar duası, Ramazan ayında oruç tutan Müslümanların iftar vakti okudukları dualardır. İftar, orucun açıldığı kıymetli zaman dilimlerinden biridir. İftar duası, bu özel anın şükran ve minnettarlık duygularıyla taçlandırılmasına vesile olur. Peki iftar duası nasıl yapılır? İşte iftar duası, manası, Arapça okunuşu.

Oruç açılırken dua edilmesi sünnettir. Herkes içinden geldiği gibi zikrini, şükrünü ve yakarışını ifade edebilir.
Peygamberimizden (s.a.v) nakleden sahâbî Abdullah b. Amr’ın (ra) iftar vaktinde,“Allah’ım! Senden herşeyi kuşatan rahmetin ile beni bağışlamanı dilerim.” diyerek dua ettiği bilinmektedir.
İftar duası, Allah’a verilen nimetler için şükretme ve minnettarlık duygularını ifade etme fırsatı sunar. İftar vakti, duaların kabul olduğu ve Allah’ın rahmetinin bol olduğu bir zamandır. İftar duası, günahların bağışlanması ve Allah’ın rahmetine nail olmak için bir vesiledir. İftar duası, oruç tutanlara manevi bir huzur ve sükunet verir.
Oruç ibadetini tamamlayıp iftar vaktine yetişen kimse, bundan büyük bir mutluluk ve sevinç duyar. Tuttuğu orucun mükâfatını almak üzere, kıyamet gününde Allah’ın huzuruna vardığı zaman en büyük sevinci tadacaktır. Peygamberimiz şöyle buyuruyor: “Oruçlunun iki sevinci vardır: Biri iftar ettiği vakit, diğeri de Allah’a kavuştuğu zamandır.”201
İftar vakti yapılan dualar kabul edilir. Peygamberimiz (sas.), bu konuda şöyle buyurmuştur: “Üç kimsenin duası geri çevrilmez, kabul edilir:
1. Oruçlunun iftar vaktindeki duası,
2. Adaletli hükümdarın duası,
3. Mazlumun duası.”202
Hazreti Muhammed orucunu açarken hep hurmayı tercih ederdi. Hazreti Muhammed’in orucunu açarken ‘ateş dokunmamış’ yiyecekler tercih ettiği aktarılıyor. Selman İbn-i mir (r.a.),Peygamberimizin oruç açarken yenmesi gereken yiyecekler hakkında şöyle buyurduğunu rivayet ediyor:
Ebu Davud ise Peygamberimizin oruç açmasıyla ilgili şunları aktarıyor; -‘Resulullah(s.a.v.) akşam namazını kılmazdan önce birkaç tane taze hurma ile orucunu açardı. Eğer taze hurma yoksa kuru hurma ile açardı. Kuru hurma bulamazsa da bir kaç yudum su yudumlardı.’
Hz. Peygamber farz olan ramazan orucuna önem verirdi. İftarda acele edilmesini, sahurda ise imsake uzanan geç vakte kadar yemeyi tavsiye ederdi (Müslim, “Sıyâm”, 48-50). Sahur yemeğinde bereket olduğunu söyler, Ehl-i kitap’la Müslümanlar arasındaki farkın sahur yemeği olduğunu ifade ederdi (Müslim, “Sıyâm”, 46). Ümmetine, ibadet, tövbe ve istiğfar için ramazan gecelerinin önemli bir fırsat olduğunu söyler ve Müslümanları ramazan gecelerini ihyaya teşvik ederdi. Oruç kötülüklere karşı bir kalkandı; zararlı söz, düşünce ve davranışlardan korurdu.
İftar duasının ve orucun açıldığı vakittir iftar vakti. İftar vakti, oruç yasaklarının sona erdiği vakit anlamında olup, güne- şin batma vaktidir. Bu vakitle birlikte akşam namazının vakti de girmiş olur. Gündüz ve gecenin teşekkül etmediği bölgelerde oruç süresi, buralara en yakın normal bölgelere göre belirlenir. İmsakin, ikinci fecirle başlayacağı konusunda fakihler arasında görüş birliği olmakla birlikte, kimi fakihler bu hususta, daha ihtiyatlı olduğu gerekçesiyle fecr-i sâdıkın ilk doğuş anına, kimileri ise oruç tutanlar lehine olduğu gerekçesiyle ışığın biraz uzayıp dağılmaya başladığı zamana itibar edilmesini önermişlerdir.
Âyette orucun başlangıç ve bitiş vakti, mecazi bir anlatımla şöyle belirtilir: “…Fecrin beyaz ipliği (aydınlığı) siyah ipliğinden (siyahlığından) ayırt edilecek hale gelinceye kadar yiyip içiniz; sonra, akşama kadar orucu tamamlayın…” (el-Bakara 2/187).
İmsak vaktinden iftar vaktine kadar yeme, içme ve cinsel ilişkiden uzak durmanın bir amacı olmalı ve bu iş bilinçli olarak yapılmalıdır. Bu amaç ve bilinç, orucun Allah rızâsı için tutuluyor olmasıdır ki kısaca “niyet” tabiri ile anlatılır. Bu amaç ve bilinç olmadığı zaman, meselâ imkân bulamadığı için veya perhiz, rejim, zindelik gibi başka amaçlar için bu üç şeyden (yeme, içme, cinsel ilişki) uzak durmak oruç olarak değer kazanmaz.

Oruç Farsça’daki rûze kelimesinin Türkçeleşmiş şeklidir. Arapça’sı savm ve sıyâmdır. Savm kelimesi Arapça’da “bir şeyden uzak durmak, bir şeye karşı kendini tutmak, engellemek” anlamında kullanılır. Fıkıh terimi olarak ise, imsak vaktinden iftar vaktine kadar, bir amaç uğ- runa ve bilinçli olarak, yeme içme ve cinsel ilişkiden uzak durmak demektir.
Oruç, Peygamberimiz’in hicretinden bir buçuk sene sonra şâban ayının onuncu günü farz kılınmış olup, İslâm’ın beş şartından biridir. Peygamberimiz bu hususu “İslâm beş şey üzerine kurulmuştur: Allah’tan başka Tanrı olmadığına ve Muhammed’in O’nun kulu ve elçisi olduğuna tanıklık etmek; namaz kılmak, zekât vermek, ramazan orucunu tutmak ve gücü yetenler için Beytullah’ı ziyaret etmektir (hac)” diyerek bildirmiştir (Buhârî, “Îmân”, 34, 40; “İlim”, 25; Müslim, “Îmân”, 8).
Orucun farz kılındığını bildiren âyetler de şunlardır: “Ey iman edenler! Sizden öncekilere olduğu gibi, size de oruç tutma yükümlülüğü getirilmiştir; bu sayede kendinizi koruyacaksınız. Oruç sayılı günlerdedir. İçinizden hasta veya yolculukta olanlar başka günlerde tutabilirler; hasta veya yolcu olmadığı halde oruç tutmakta zorlananlar ise bir fakir doyumluğu fidye vermelidir. Daha fazlasını veren, kendine daha fazla iyilik etmiş olur; fakat yine de, eğer bilirseniz, oruç tutmanız sizin için daha hayırlıdır” (el-Bakara 2/183-184).