Dolar 35,8440
Euro 37,2194
Altın 3.225,97
BİST 10.004,38
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Denizli 17°C
Açık
Denizli
17°C
Açık
Paz 16°C
Pts 11°C
Sal 8°C
Çar 7°C

‘Kadınlar çok hızlı vazgeçiyor, çok daha hızlı yaşlanıyorlar’

Melisa Kesmez’in beşinci novellası (uzun öykü) ‘Çiçeklenmeler’, hayatın tekdüzeliğine sıkışmış bir kadının, kocasının ölümünden sonra cesaretini toplayıp yeni bir hayata adım atmasını ‘bir büyüme hikâyesi’ olarak anlatıyor. Yazar “Her çiçeğin başka bir açma zamanı var” diyor.

‘Kadınlar çok hızlı vazgeçiyor, çok daha hızlı yaşlanıyorlar’
2 Şubat 2025 00:13

Başlangıçları, kaybedişleri,  kadın-erkek ilişkilerini, arkadaşlıkları, aileyi kimi zaman bir evin odalarında, kimi zaman da şehirli kadının aydınlık ruhlarında gezinerek yazan bir isim Melisa Kesmez (44). Yeni kitabı ‘Çiçeklenmeler’de alışkanlıklarına ve rutinlerine hapsolmuş, kendi sınırlarının dışına çıkmaya cesaret edememiş bir kadının, kocasının ölümünün ardından geçirdiği dönüşüm hikâyesine odaklanıyor. Hikâye okuru, değişimin kaçınılmaz zorluklarını ve saklı kalmış güzelliklerini keşfetmeye davet ediyor.

Bu kitabı yazmaya nasıl karar verdiniz?

Hikâye kafamda oluşmaya başladığında önce Türkan belirdi. Dedim ki; Türkan galiba orta yaşa doğru giden birisi ama kendini ihtiyar sanıyor. Her şeyin bittiğini düşündüğü bir yerde. Başına bir şey geliyor ve kendini sudan çıkmış balık gibi hayatın ortasında buluyor, içsel bir çağrı duyuyor.

‘Çiçeklenmeler’ ismi oldukça umut verici bir çağrışım yapıyor…

Ben bu kitabı, 50 yıl boyunca toprağın altında bir yerde kalmış ve gün yüzü görmemiş bir tohumun çatlaması gibi düşündüm. Yani bir çeşit çimlenme ve çiçeklenme hikâyesi. Bu geç kalmış bir çiçeklenme. Ama bazı çiçekler baharın başında açar, hemen üçüncü gün solar. Bazı çiçekler de baharın sonunda açar ve neredeyse kışa kadar tutunur. Yani her çiçeğin başka bir açma zamanı var…

Bu kitapla okurlarınıza vermek istediğiniz bir mesaj var mı?

Bir mesaj verme niyetim yoktu ama yazdıktan sonra şunu keşfettim: Hayatta hiçbir zaman, hiçbir şey için geç kalmış sayılmayız. Hayatın bütün o tuhaflığı içinde her şeye rağmen bir çaba sarf etme şansımız hep var. Kolay değil ama ‘Ölmediysek tamam ya, buradayız’ duygusu. Kitabın böyle bir mesajı olabilir. Özellikle de kadınlar adına… Çünkü kadınlar çok hızlı vazgeçiyor, çok daha hızlı yaşlanıyorlar.

Türkan’ı oluştururken sizde en çok karşılık bulan duygu neydi?

Türkan’a çok üzüldüm yazarken. Çünkü sevilmeyi çok hak eden birisi gibi ama hayat ona o şansı sunmamış. Türkan gibi birisini tanısaydım onu çok sevmeye çalışırdım. Derdim ki: “Türkan, sen bunları, bunları yaşadın ama çok da sevilmeye layık birisin aslında.” O yüzden Türkan’ın karşısına çıkardığım karakterlerde onun çocuksuluğunu merhamet ve şefkatle saran bir tavır olsun diye uğraştım.

Türkan’ın cesaret arayışındaki ‘çiçeklenme’ metaforu sizin için hayatın hangi aşamasını simgeliyor?

Ben 20’li ve 30’lu yaşlarda çiçeklenme dönemini yaşadığımı sandım. Yani gerçekten çok zorlandığım zamanlar da oldu ama hakikaten çiçeklenmeye çok fırsat buldum. Ama şimdi fark ediyorum, o kadar da bilinçli değilmişim ve yaşadığım o mutluluk ya da sevinç dediğim şey biraz daha anlıkmış. Şu anda hayatın çok dışında bir yerde mutluluk bulmaya başladığım yaşlarda olduğumu hissediyorum. O çiçeklenmenin dışarıda bir şey değil de daha çok içeride olduğunu yeni fark ediyorum. O yüzden sanırım çiçeklenmeler deyince aklıma biraz bu ileri yaşlar geliyor.

Genç hemcinslerinize vereceğiniz en önemli tavsiye ne olurdu?

Ben ‘Bu dünyayı kurtarırsa kadınlar kurtarır’ diyorum. Bir erkekle hayatını birleştirmenin genel olarak bu potansiyeli öldüren, önünü kesen bir yanı var. Bence herkesin, özellikle 30’lu yaşlardaki yalnızlığa ve kendi yolunu çizmeye ihtiyacı var. Evlilik, kültürel bir zemin üzerine de kurulsa, çok özgürlükçü bir yapısı da olsa kadından çok fedakârlık bekliyor. Yalnızlık, arkadaş dayanışması, kız kardeş dayanışması  çok daha kıymetli bana sorarsanız.

‘BİR BAYKUŞ GİBİ YAŞIYORUM HAYATIN İÇİNDE’

Yazar olmak çocukluk hayaliniz miydi?

Bir çocuk olarak kendimi biraz yalnız hatırlıyorum. Kitaplar benim kurtarıcım oldu. Benim için okumakla yazmak hep kol kola ilerledi.

Aynı zamanda tiyatro metinleri çeviriyorsunuz. Çevirmek mi, baştan sona bir hikâye kurgulamak mı?

Çeviri yapmak çok hoşuma gidiyor. Yaptığım da İngilizceden Türkçeye çevirmek değil. Ben ‘Türkçeleştirmek’ diyorum. Ama öykü öyle değil. Kendi alanım orası. Kendi kendime yaşadığım, kimseye hesap vermediğim, daha özgür bir yer.

İlhamınızı çevrenizdeki kadınlardan mı alıyorsunuz?

Çok seyreden, gören birisiyim. Bir baykuş gibi yaşıyorum hayatın içinde. Ama yolumun hiç kesişmeyeceği birini hiç yazmadım. Karakterler tanıdığım kadınlar. Ben de varım, sonuçta herkes biraz da kendini yazıyor.

ETİKETLER: , , ,
Şehrin nabzını tutan, en son gelişmeleri anında sizlere ulaştıran sesimiz olmaya devam ediyoruz. Denizli’nin sesi olan Denizlim Haber ile şehre dair herşeyi keşfedin. Takipte kalın en yeni haberlerle güncel kalın.
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.