Kapadokya can çekişiyor’
Kapadokya, rantın yol açtığı ‘beton yapılar ve aşırı turizm’ nedeniyle yok oluyor.
Kapadokya yol yapımları ve betonlaşma nedeniyle uzun süredir deyim yerindeyse saldırı altında. Yeni yapıların yanı sıra yapılacak olan alanlar da iddialara göre belirlenmiş ve ruhsat verilmiş durumda. Hızla bozulan silueti; verilen ruhsatlarla, var olan kültürel ve doğal yapısı betona yenik düşmek üzere. Sivil toplum örgütleri, bu alanda uzman öğretim üyeleri ve arkeologların ortak çağrısı ise bu katliama bir son verilmeli yönünde.
Gazetemize açıklama yapan uzmanlarla konuştuk.
‘HALKLA İŞBİRLİĞİ’
Mimarlar Odası Nevşehir Temsilcisi Emre Becerir’in, bölgenin korunması için yalnızca devletin ve kurumların değil, yerel halkın da sürece dahil olması gerektiğiyle ilgili yaptığı açıklamanın bir bölümü şöyle:
“Kapadokya, binlerce yıllık tarihiyle hepimizin ortak mirası. Ancak son yıllarda hızla değişen yapı stoku ve turizm baskısı, bölgenin otantik kimliğini tehdit ediyor. Eğer yerel halk bu sürecin içinde olmazsa Kapadokya yalnızca dış yatırımcıların yönlendirdiği bir beton yığınına dönüşebilir. Geleneksel doku ve doğayla uyumlu bir yapılaşma modeline geçiş yapmak zorundayız. Kontrolsüz turizm yatırımları, kaçak yapılar ve plansız büyüme, bölgenin doğal dokusunu ve otantik atmosferini giderek yok ediyor. Mimarlar Odası Nevşehir Temsilciliği olarak, Kapadokya’nın gelecek nesillere turizm baskısına yenik düşmemiş bir miras olarak bırakılması için yerel halkla işbirliğini güçlendirmeyi hedefliyoruz.”
‘TARİHSEL VE ARKEOLOJİK YAPIYA AYKIRI’
PROF. DR. MEHMET TUNÇER
(Çankaya Üniversitesi, Mimarlık Fakültesi Şehir ve Bölge Planlama Bölümü Öğretim Üyesi)
Kapadokya bölgesindeki son dönemde hızlanan yapılaşmalar, belirli bir üst makro plan olmadan ve onaylanmadan yürürlüğe giren parçacık yaklaşımlarla ele alınmaması gerekir. Bu aslında Kapadokya’nın milyonlarca yılda oluşan siluetine ve yapısına, doğal yapısına, tarihsel ve arkeolojik yapısına aykırı uygulamalardır. Yani Kapadokya’yı herhangi bir turizm bölgesi ya da kıyı alanı gibi düşünmek doğru değildir.
Dünyanın en önemli UNESCO Dünya Miras Listesi’nde olan bir bölgede çok hassas ve dikkatli kararlar almak gerekir. Çevre düzeni planı, sanırım onay aşamasında ya da mahkemelik oldu. Mimarlar Odası, şehir plancıları odası ve yerel üniversiteler tarafından… Dolayısıyla bu planın tamamlanmasını beklemek gerekir. Yapılan uygulamalar, konut uygulamaları, otel uygulamaları, turizm uygulamalarına tabii karşı değiliz ama bunun alanın bütünlüğünü ve siluetini bozmadan ve binlerce yılda süregelen doğal değerleri tahrip etmeden, yeraltı şehirlerini ve oradaki sivil mimarlık örneklerini yok etmeden, onlara aykırı olmadan yapılması gerekir.
‘KAMUSAL BİR SUÇ İŞLENİYOR!’
TEZCAN KARAKUŞ CANDAN
(Mimar, yazar – mimarlar Odası Ankara Şubesi önceki Yönetim Kurulu Başkanı)
UNESCO Dünya Miras listesinde yer alan Kapadokya bölgesinde çok uzun zamandır, koruma amaçlı imar planlarından, peri bacalarının ortasına yapılan yollardan, sürekli verilen ruhsatlarla, çoklu kültürel yapısı var olan değerleri betona boğularak yok ediliyor. Aşırı turizm rant alanı olarak görülen Kapadokya’da bölgenin coğrafi ve kültürel yapısı değiştiriliyor, peribacaları ve kültürel varlıkları talan ediliyor, Kültür Bakanlığı’na bağlı alan başkanlığının Kapadokya’da talan başkanlığı yapacağını defalarca ifade etmiştik.
İptal edilen ve yargı süreçleri devam eden planlara rağmen, geçiş dönemi yapılaşma koşulları gerekçe gösterilerek Kapadokya’nın ‘hızla betonlaşması, kiliselerin, peribacalarının tahrip edilmesi taammüden işlenmiş’ bir kentsel cinayettir. Kapadokya Alan Başkanlığı’nın göreve gelmesiyle birlikte bölgede talan sürecinin arttığı ortadadır. UNESCO’nun acil çağrı ile bölgede incelemeler yapması alan başkanlığı uygulamalarının tamamını denetleyerek raporlaması ve gereğini yapması zorunluluktur.
Dünyada eşi benzeri olmayan kültürel ve peyzaj değeriyle ünlü Kapadokya’nın topografyası ve peyzaj karakteri değiştirilerek çok kültürlü mozaiği tekleştirilmeye çalışılıyor. Bölgede yapılan uygulamaların büyük bir bölümü Avrupa Peyzaj Sözleşmesi’ne aykırı şekilde uygulanıyor. Kapadokya’nın değerlerinin kaybolmasının birinci derece sorumluluğu Kültür Bakanlığı’ndadır. Kültür Bakanlığı bölgeyi salt gelir getirecek ranta tahvil edilmiş azgın turizm alanı olarak görmekten vazgeçmeli ve kültür bakanı istifa etmelidir.
Evrensel değerleri ile tüm insanlığa ait olan Kapadokya’nın yok olmasına neden olan kurum ve kişiler, bakanlıktan, valiliğe, ruhsat veren belediyelere kadar talana ortak olan, göz yuman, “ama yasal” diyerek müdahaleyi meşrulaştıran, bölgede betonlaşmaya neden olan proje çizen mimarlar,uygulamasında bulunan teknik elemanlar dahil ses çıkartmayanlar suç işlemektedirler. Bu bir kültür kıyımıdır ve Kapadokya’da kamusal bir suç işlenmektedir ve yargının ivedilikle kamu davası açması elzemdir.
‘FOTOĞRAF KAPADOKYA İÇİN HER AÇIDAN BİR S.O.S DURUMU’
NEZİH BAŞGELEN
(Arkeolog- Kültürel ve Doğal Mirası İzleme Platformu yöneticisi)
Fotoğraf Kapadokya için her açıdan bir S.O.S durumu. Türkiye Avrupa Peyzaj Sözleşmesi’ni 20 Ekim 2000 tarihinde imzalamış, 10.06.2003 tarih ve 4881 sayılı Kanun no ile de TBMM’de onaylamıştır. 17 Temmuz 2003 tarihinden itibaren de yürürlüğe giren sözleşme ile Türkiye topraklarındaki peyzajların özel önlemlerle korunması, yönetimi ve planlanmasına ilişkin ulusal peyzaj politikalarını oluşturacağını ve uygulayacağını, peyzaj politikalarının belirlenmesi ve uygulanmasında ilgili kamu kurumlarının, yerel ve bölgesel otoritelerin ve ilgi gruplarının katılımını sağlayacak koruma prosedürlerini oluşturacağını, peyzaj üzerinde doğrudan veya dolaylı etkisi olabilecek diğer tüm politikalarla bütünleştireceğini taahhüt etmiştir.
Benzersiz peyzaj değerleriyle ünlü Kapadokya’da bugüne kadar yapılanlar bir yanda kendi koruma mevzuatımıza mevcut sit kararlarına öte yanda da Avrupa Peyzaj Sözleşmesi’nden kaynaklanan yükümlülüklerimize tamamen aykırıdır. Bu tip rantsal yapılaşma-betonlaşma müdahalelerine karşı ilgili kurum ve kuruluşlar arasındaki koordinasyonu sağlayarak Kapadokya hakkında bugüne kadar alınan koruma kararlarının gereğini her açıdan titizlikle uygulamak durumundayız.
‘BİLİMSEL AKILLA HAREKET EDİLMELİ’
PROF. DR. NURAY BAYRAKTAR
(Başkent Üniversitesi , Mimarlık Bölümü)
Aşağıda yer alan yasal çerçeveye ve tanımlara bakıldığında yapılaşma öngörülen alan hakkında tartışma yapılmasının söz konusu olamayacağı açıktır. Bölgenin bütünlüğü içinde bu alan “üzerinde herhangi bir doğal oluşum” yer almasa da doğal/kültürel peyzajın/mirasın bir parçasıdır. Bu peyzajın/mirasın dışında sadece kendi sınırları içinde bağımsız olarak değerlendirilmesi mümkün değildir. Bölgenin bütüncül görsel etkisinin bu tür yapılaşmalarla kesintiye uğraması etkileyici süreklilik algısının yok olması anlamındadır. Bölgede var olan doğal siluetin bu gerekçelerin ötesinde “biricik” olması nedeniyle de önemi ve korunması gerekliliği ortadadır.
Bölgedeki yapılaşma yaratacağı görsel kirliliğin yanı sıra çevre kirliliği anlamına da gelmektedir. Dahası bu tür yapılaşmalarla bölgenin giderek demografik yapısının değişeceğine, bunun yaratacağı sosyal sorunlara da dikkat çekmek gerekir. Öte yandan bu tür yapılaşmaların geçimini bölgenin özgün dokusuna uygun faaliyetlerle sağlayan halkın bu faaliyetlerinin de giderek yok olmasına yol açacağı açıktır. Tüm bu değerlendirmelerin yanı sıra bölgedeki yapılaşmanın “iklim”, “jeolojik yapı”, “ pedoloji (toprak bilimi)” açısından da değerlendirilmesi, bu konularda yol açacağı problemlere de dikkat çekilmesi gerekliliği ortadadır.
Ülkede “ koruma” çalışmalarının en erken başladığı, pek çok bilimsel makaleye ve araştırmaya konu olan bu bölgenin yapılaşma tartışmaları ile gündem olması akademik açıdan da kabul edilemez bir durumdur. Bu kararları üretenlerin en kısa sürede geri adım atmalarının, bilimsel akılla hareket etmelerinin gerekliliğinin altı bir kez daha çizilmelidir.
YASAL ÇERÇEVE
(Doğal varlık / Tabiat varlığı / Doğal miras: “Bütün bitki, hayvan, mikroorganizmalar ile bunların yaşama ortamlarıdır.”
2872 Sayılı Çevre Kanunu – Madde 2
“Jeolojik devirlerle, tarih öncesi ve tarihi devirlere ait olup ender bulunmaları veya özellikleri ve güzellikleri bakımından korunması gerekli, yer üstünde, yer altında veya su altında bulunan değerlerdir”
2863 Sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu–Madde 3 “Jeolojik devirlere ait olup, ender bulunmaları nedeniyle olağanüstü özelliklere sahip yer üstünde, yeraltında veya su altında bulunan korunması gerekli alanlardır”
Korunan Alanların Tespit, Tescil ve onayına İlişkin Usul ve Esaslara Dair Yönetmelik– Madde 4
Korunan Alanlarda Yapılacak Planlara Dair Yönetmelik–Madde 3
“Estetik veya bilimsel açıdan istisnaî evrensel değeri olan, fiziksel ve biyolojik oluşumlardan veya bu tür oluşum topluluklarından müteşekkil doğal anıtlar, Bilim veya muhafaza açısından istisnai evrensel değeri olan jeolojik ve fizyografik oluşumlar ve tükenme tehdidi altındaki hayvan ve bitki türlerinin yetiştiği kesinlikle belirlenmiş alanlar, Bilim, muhafaza veya doğal güzellik açısından istisnai evrensel değeri olan doğal sitler veya kesinlikle belirlenmiş doğal alanlardır.”
Dünya Kültürel ve Doğal Mirasın Korunması Sözleşmesi–Madde 2
şeklinde tanımlanmaktadır.
https://www.kulturelmiras.org/mirasabakis/miras-tanimlari-ve-kategorileri/
Öte yandan Uluslararası Doğa Koruma Birliği (IUCN)’ne göre Kültürel Peyzaj: “Kültürel ve doğal kaynaklar ile bu bağlamda
yaban hayatı ve evcil hayvanları içeren, tarihi bir olay ve etkinlikle birlikte anılan ya da çeşitli kültürel ve estetik değerler sergileyen coğrafi alanlardır.”
https://avesis.iuc.edu.tr/resume/ downloadfile/alevbk?key=f4be861b-0799- 489f-ad65-2d67fa015d68&announcementId= 55c38a9e-8817-4b1c-9b91-4e00880d75f9)