Karadeniz’de saldırı ‘fırtınası’! ‘Gölge filo’ gerilimi büyüyor: ‘Türkiye tepkisinde haklı’
Karadeniz’de ticari gemilere yönelik art arda gelen saldırılar, bölgedeki seyir güvenliği konusunda halihazırda devam eden endişeleri artırmış durumda. Geçtiğimiz günlerde yaşanan olaylarda, Rusya’ya giden tankerler hedef alınmış, patlamaların ardından gemilerde bulunan mürettebatın tahliyesi ve çıkan yangının söndürülmesi için Türk Kıyı Emniyeti harekete geçmişti. Peki, saldırıların ardından uluslararası hukuk yaşananları nasıl yorumluyor ve Karadeniz’e kıyısı olan ülkeler benzeri olayların yaşanmaması için bu kapsamda ne tür önlemler alabilir?
Oğuzcan Atış / Milliyet.com.tr –Ukrayna-Rusya savaşı başladığından bu yana Karadeniz’deki seyir güvenliği, bölgede yaşanan çeşitli olaylarla sık sık gündeme geliyor. Bunun son örneği ise geçtiğimiz günlerde yaşandı. Ukraynalı yetkililer, Ukrayna donanmasına ait insansız hava araçlarının Karadeniz’de seyreden ve Rusya’nın ‘gölge filosu’ olarak adlandırdığı iki petrol tankerini vurduğunu duyurdu. Saldırıya uğrayan tankerlere ilk müdahale ise Türk Kıyı Emniyeti ekiplerinden geldi.
Karadeniz’deki son saldırı 2 Aralık’ta meydana geldi. Denizcilik Genel Müdürlüğü’nün açıklamasına göre, ‘MIDVOLGA-2’ adlı tanker Rusya’dan Gürcistan’a ayçiçek yağı taşıdığı sırada, kıyılarımızdan yaklaşık 80 mil açıkta saldırıya uğradığını bildirdi. Açıklamada, gemideki 13 personelin durumunun iyi olduğu, herhangi bir yardım talebinde bulunulmadığı belirtildi. Tankerin, makineleri çalışır durumda Sinop’a doğru seyrine devam ettiği ifade edildi.

MIDVOLGA-2
ALINTI – Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, pazartesi günü yaptığı açıklamada, Karadeniz’de ticari gemilere yönelik saldırıların kabul edilemez olduğunu belirterek, Türkiye’nin kuzey kıyılarında insansız bir deniz aracının bir tankere çarptığının bildirilmesinin ardından ‘ilgili tüm taraflara’ uyarıda bulundu. Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Rusya ile Ukrayna arasındaki savaş, Karadeniz’de seyir güvenliğini açıkça tehdit etmeye başladı. Cuma günü Münhasır Ekonomik Bölgemizdeki gemilerin hedef alınması, endişe verici bir tırmanışa işaret ediyor” diyerek, “Bu saldırıları hiçbir şekilde haklı gösteremeyiz. Bu tür olaylarla ilgili olarak tüm ilgili taraflara gerekli uyarıları iletiyoruz” ifadelerini kullandı.
‘Gölge filo’ tabirinin politik bir tanım olduğunu ifade eden avukat Selçuk Esenyel, “Bu tabir hukuken bağlayıcı olmayan bir tanım. Batılı devletler, Rusya’ya ekonomik yaptırım uygulamak için tek taraflı listeler hazırladılar. Bu listelere aldıkları gemilere ‘gölge filo’ demeye başladılar. Ama dikkat edin: Bu listeler sadece o ülkelerin kendi iç mevzuatı için geçerli. Yani bir Amerikan şirketi o gemilerle ticaret yapamaz, bir AB ülkesi o gemilere liman hizmeti vermeyebilir. Ancak bu, o gemilerin statüsünü değiştirmez, onları ‘vurulabilir hedef’ haline getirmez“ dedi.
‘TÜRKİYE HAKLI BİR TEPKİ VERDİ’
Ukrayna’nın, “Bu gemiler Rusya’ya petrol taşıyor, dolayısıyla savaş ekonomisini besliyorlar, o yüzden vurabiliriz“ şeklinde hareket ettiğini ifade eden Esenyel, Kiev’in Birleşmiş Milletler Antlaşması’nın 51. Maddesi olan meşru müdafaa hakkını gerekçe gösterdiğini belirterek, “Uluslararası hukukta durum hiç de bu kadar basit değil. Bu tankerler sivil gemiler. Birleşmiş Milletler Deniz Hukuku Sözleşmesi’ne (BMDHS) göre ticaret gemisi statüsündeler. Silahlı çatışma hukukunun temel kuralı çok açıktır. Sivil gemiler koruma altındadır, askerî hedef değildir. Bir geminin ekonomik faaliyette bulunması, belirli bir ülkeyle ticaret yapması, o gemiyi otomatik olarak bombalanabilir hale getirmez” dedi.

VIRAT
Bu tarz saldırıların emsal oluşturması durumunda ilerleyen süreçte, dünyanın farklı bölgelerinde yaşanabilecek çatışmalarda da sivil gemilerin doğrudan hedef alınabileceğini dile getiren Esenyel, “İlerleyen bir dönemde herhangi bir ülke, ‘Bu gemi benim düşmanımla ticaret yapıyor’ diyerek onu vurabilir. Yani bu, uluslararası hukukun temel prensiplerine aykırıdır” diye konuştu.
ALINTI – Bu saldırılar Türkiye’nin münhasır ekonomik bölgesine (MEB) yakın sularda gerçekleşiyor. BMDHS’ye göre münhasır ekonomik bölgede seyrüsefer serbestisi vardır. Tüm ülkelerin bayraklarını taşıyan gemiler burada özgürce seyrüseferde bulunabilir. Şimdi Ukrayna, başka bir ülkenin deniz yetki alanında gemilere saldırıyor. Bu hem seyrüsefer serbestisinin ihlali hem de Türkiye’nin egemen haklarına saygısızlık anlamına geliyor. Bu sebeple Türkiye’nin bu konuda gösterdiği tepki hukuken haklı bir tepkidir. – Avukat Selçuk Esenyel
‘GEMİLER YASAL OLMAYAN BİR DURUM İÇİNDE DEĞİL’
KAIROS ve VIRAT isimli tankerlerin yasal ticari faaliyetler yürüten, uluslararası sertifikaları olan, düzenli ticaret gemileri olduğunu vurgulayan Esenyel, bu gemilerin bazı Batılı ülkelerin yaptırım listelerinde yer aldığını ancak durumun sadece “Bu gemiyle ticaret yapma” anlamına geldiğini ve “Bu gemiyi vur” anlamı taşımadığını belirterek, “Bu gemiler, bayrak devletlerinin mevzuatına uygun şekilde tescilli. Uluslararası denizcilik sözleşmelerine uygun şekilde hareket ediyorlar. Sahiplik yapıları karmaşık olabilir ancak denizcilik sektöründe offshore şirketler yaygındır ve bu illegal değildir” ifadelerini kullandı.

Uluslararası hukukta bayrak devletinin çok önemli olduğunu vurgulayan Esenyel, “Bir gemiye saldırı, aslında o geminin bayrak devletinin egemenlik haklarına da saldırı demektir” vurgusu yaparak, “Bayrak devletleri, Ukrayna’ya karşı BM Şartı’nın ‘kuvvet kullanma yasağını’ düzenleyen maddesinin ihlali gerekçesiyle diplomatik protesto yapabilir, resmi ihtarname gönderebilir. Daha ileri gitmek isterlerse, Uluslararası Deniz Hukuku Mahkemesi’ne (ITLOS) veya Uluslararası Adalet Divanı’na (ICJ) başvurabilirler. Gemilerin uğradığı zararlar, bayrak devletinin haklarının çiğnenmesi nedeniyle tazminat talep edilebilir” dedi. Gemi sahipleri ve işleticileri açısından da durumun net olduğunu dile getiren Esenyel, “Gemilerinin piyasa değeri, işletme zararları, tamir masrafları, itibar kaybı- bunların hepsi tazmin edilebilir. Sigorta şirketleri bile devreye girebilir, çünkü savaş riski sigortası kapsamında bile korunması gereken ticaret gemilerine saldırı söz konusu” dedi.
Petrol tankerlerinin vurulmasının olası bir çevre felaketine sebep olabileceğini de hatırlatan Esenyel, “Bu konuda BMDHS’nin ilgili maddeleri çok açık. Bütün devletler deniz çevresini korumakla yükümlü. Bu yükümlülük savaş zamanında bile kalkmıyor. Yani ‘Savaş var, ne yapalım?’ diye denizi kirletmeye hakkınız yok. Karadeniz’de büyük bir petrol sızıntısı olursa, Türkiye’nin kıyıları, balıkçılık, turizm- hepsi zarar görür. Peki bu durumda kim sorumlu? 1992 Petrol Kirliliği Zararlarından Doğan Hukuki Sorumluluk Sözleşmesi (CLC) var. Bu sözleşme, normal seyrüsefer kazalarını düzenler. Ama burada olay farklı: Gemi kaza yapmadı, saldırıya uğradı. Dolayısıyla, saldırıyı yapan devlet birincil sorumludur. Şu an için boş tankerler vurulmuş olsa da saldırıların devam etmesi halinde dolu bir tankerin vurulması ihtimali olduğu gerçeği değişmiyor. Çevre felaketi riski göze alınamaz. Karadeniz hepimizin ortak değeridir” açıklamasını yaptı.
ALINTI – Bu saldırılar, silahlı çatışma hukukunun ihlali anlamına geldiğinden, olası savaş suçu niteliği taşıyabilir. Yani uluslararası ceza mahkemelerinde soruşturma bile açılabilir. Ama pratikte şu var: Bu tür gemilerin sahipleri genellikle yüksek profilli davalardan kaçınır, çünkü mahkeme süreçleri ticari sırları açığa çıkarabilir. Ancak bu, haklarından feragat ettikleri anlamına gelmez. Hakları var, istedikleri zaman kullanabilirler. -Avukat Selçuk Esenyel
‘KIYIDAŞ DEVLETLER BİR ARAYA GELEBİLİR’
Türkiye’nin Karadeniz’deki deniz yetki alanlarının ikili anlaşmalarla sınırlandırıldığına vurgu yapan Esenyel, “Münhasır ekonomik bölgede Türkiye’nin tabii kaynaklar üzerinde egemen hakları, deniz çevresinin korunması ve bilimsel araştırma konusunda yetkileri bulunmakla birlikte, seyrüsefer bakımından diğer devletlerin serbestisi de mevcuttur” detayını paylaşarak, “Türkiye’nin münhasır ekonomik bölgesinde veya yakınında gemilere saldırılıyor. Bu sadece o gemilerin değil, Türkiye’nin de haklarının çiğnenmesi demek. Çünkü münhasır ekonomik bölge bizim deniz yetki alanımız- orada deniz çevresini korumak, seyrüsefer emniyeti ve güvenliğini sağlamak bizim sorumluluğumuz ve yetkimiz. Çünkü ortaya çıkacak zarar bizim ekonomik çıkarlarımıza verilen zarar demektir.” dedi. Esenyel, Türkiye’nin böyle bir durumda diplomatik, teknik ve hukuki hakları olduğunu belirterek, “Diplomatik anlamda Ukrayna tarafı protesto edilebilir veya istenirse BM’ye de başvurulabilir. İdari ve teknik tedbirler kapsamında Güvenli seyrüsefer koridorları belirlenebilir, Uluslararası Denizcilik Örgütü’ne (IMO) konu ile ilgili başvurulabilir. Saldırıya uğrayan gemilere insani yardım ve güvenli liman sağlanması uluslararası topluma ‘Biz sorumlu bir kıyı devletiyiz’ mesajıdır. Hukuksal anlamda da Türkiye’nin tazminat davası açma hakkı vardır. Türkiye’nin halihazırdaki tutumu son derece dengelidir. Montrö hassasiyeti, tarafsızlık, tüm gemilerin eşit korunması. Ukrayna’nın sıkıntısını anlıyoruz ama Karadeniz’i savaş alanına çeviremezsiniz. Burada kurallar var, uluslararası hukuk var”diyerek olası seçenekleri sıraladı.

Ukrayna’ya ait insansız deniz aracının gemileri hedef aldığı anlar
Uluslararası hukukun Karadeniz kıyıdaş devletlerine önlem alma hakkı tanıdığını hatırlatan Esenyel, “BMDHS’ye göre, bayrak devletlerinin gemiler üzerinde güvenlik sağlama yükümlülüğü var. Ama kıyı devletlerine de yetkiler tanınıyor, özellikle seyrüsefer serbestisi tehdit altındayken. Şimdi Karadeniz’de durum tam da bu. Montrö Sözleşmesi’ni de unutmayalım. Bu sözleşme, Karadeniz’de bölge dışı donanmaları zaten sınırlıyor. Yani çözüm, kıyıdaş devletlerin kendisi.” şeklinde konuştu. Karadeniz’e kıyıdaş devletlerin konu hakkında ortak bir güvenlik mekanizması kurabileceğini ifade eden Esenyel, alternatif olarak güvenli seyrüsefer koridorları belirlenebileceğini, tahıl koridoru gibi koridorların oluşturulabileceğini ifade etti.
ALINTI – Türkiye’nin başından beri amacı Karadeniz’i savaş alanına çevirmeden, Montrö’yü koruyarak, tarafsızlığı sürdürerek, deniz çevresini ve seyrüsefer güvenliğini sağlamak. Ukrayna’nın ekonomik hedeflerine ulaşma çabası anlaşılabilir, ama Karadeniz’i herkesin serbest ateş ettiği bir alan haline getiremezsiniz. Burada kurallar var, burada diğer ülkeler de var. – Avukat Selçuk Esenyel
Kaynak: Milliyet