Dolar 36,4339
Euro 38,1549
Altın 3.441,38
BİST 9.602,16
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Denizli 7°C
Açık
Denizli
7°C
Açık
Pts 8°C
Sal 13°C
Çar 15°C
Per 14°C

Kum tanelerinde insanlık tarihinin izlerini arayanlar

İnsanlık tarihinin bazı anları Dünya’ya kazınıyor. Araştırmacılar gezegenimiz üzerindeki etkilerimizin kanıtlarını topluyor ve bunun için doğada bıraktığımız izleri kullanıyorlar. Fransa’daki Brest Limanı’nda yaşayan mikroplar İkinci Dünya Savaşı …

Kum tanelerinde insanlık tarihinin izlerini arayanlar
23 Şubat 2025 13:35

İnsanlık tarihinin bazı anları Dünya‘ya kazınıyor. Araştırmacılar gezegenimiz üzerindeki etkilerimizin kanıtlarını topluyor ve bunun için doğada bıraktığımız izleri kullanıyorlar.

Fransa’daki Brest Limanı’nda yaşayan mikroplar İkinci Dünya Savaşı’ndan hala toparlanamadı. Raffaele Siano, 2012 ve 2017 yıları arasında bu imandaki deniz dibinden tortu numunesi toplarken neyle karşılaşacağını merak ediyordu.

Siano ile Fransız Okyanus Bilimi Enstitüsü’nden (Ifremer) çalışma arkadaşları numuneleri incelediklerinde ise olağanüstü bir şey keşfettiler.

1941’den öncesine dayanan en eski ve en derindeki tortularda bulunan dinoflagellat plankton izi, daha sığ yerlerden toplanan yeni tarihli tortularda bulunan plankton izlerinin genetik yapısından çarpıcı derecede farklıydı.

“Dinoflagellatların bir grubu, bir dizisi vardı ki İkinci Dünya Savaşı’ndan önce yaygın miktarda görülüyordu ama savaştan sonra neredeyse yok oldu” diyor Siano.

Meslektaşları ile Siano 2021 yılında bulgularını detaylandırdıkları bir araştırma yayımladı.

Siano, Brest Limanı’nın savaş sırasında bombalandığını söylüyor. Ardından, 1947 yılında, Norveç’ten gelen bir kargo gemisi bu limanda havaya uçtu. Kazada 22 kişi hayatını kaybederken, gübre ve patlayıcı yapımında kullanılan amonyum nitrat da denize karıştı.

80’li ve 90’lı yıllardan kalan daha güncel bulgularda bile limanın plankton topluluğunda değişiklikler olduğu görüldü.

Siano, “Bunu yoğun tarım faaliyetlerinden gelen başka bir kirlilik türüyle ilişkilendirdik” diyor.

Doğanın hafızası var. Özellikle fazla kirlilik yaratan bazı insan faaliyetleri bazen ağaçların halkalarında, kıyı birikimlerinde ve ekosistemlerde ortaya çıkıyor.

Bu izlerin Antroposen’in kalıntıları olduğu savunulabilir: Antroposen’in insanlığın Dünya’yı geri dönülemez ve dramatik biçimde değiştirdiği bir jeolojik çağ olduğu öne sürülüyor.

Öyle görünüyor ki insanlık tarihi, gezegenimizin dokusuna ve burada bizimle beraber yaşayan canlı formlarına yazılmış halde.

Siano ile çalışma arkadaşlarının çoğu ekolojist, ancak tarihçilerle de işbirliği yapıyorlar. Siano, “Topraklar insan etkisiyle ve tarihi olaylarla değişti” diyor.

Ekip, Brest’ten alınan tortu numunelerini analiz ederken, zamanla ağır metal kirliliğinin de kademeli olarak arttığını tespit etmiş. Örneğin güncel tortularda cıva, bakır, kurşun ve çinko hacminin daha yüksek olduğunu gözlemlemişler.

Çalışma, Pearl Harbour’da da, kurşun ve krom başta olmak üzere, bu metallerin benzer seviyelerde bulunduğuna dikkat çekiyor.

Japon savaş uçakları 1941’de Hawaii eyaletindeki ABD donanma üssü Pearl Harbour’ı bombalamıştı. Ancak Siano bu metallerin doğrudan bombalardan mı kaynaklandığından emin olamadığını söylüyor. Metallerin kaynağı bombalar olmasa da hem Brest’te, hem de Pearl Harbour’da insanlık tarihinin felaket ve kirliliğe sebep olan bir anının izleri bulunuyor.

Antroposen kirliliğinin jeolojik izlerini başka araştırmacılar da gezegenin dört bir yanında arıyor. Çin’de toplanan toprak tortuları da 1950’den bu yana metal kirliliğinde keskin bir artış gösteriyor, bu da 20. yüzyılın ikinci yarısında gözlemlenen hava kirliliği ile paralel bir bulgu.

Bir başka araştırma da, gemi inşası gibi endüstrilerin ortaya çıkması ile Çin’in bazı bölgelerindeki ağaç halkalarında gitgide daha sık bulunan ağır metal birikintileri arasındaki olası ilişkiyi inceliyor.

Romalıların yüzyıllar önceki metalürji aktiviteleri bile iz bırakmış. 2022’den bir çalışma Avrupa’dan alınan buz, tortu ve bataklık numunelerindeki kurşun artışını Romalıların endüstriyel gelişimiyle ilişkilendiriyor. Fakat araştırmacılar, hangi olayların kurşun kirliliğinde artışa yol açtığından emin olmanın zor olabildiğine dikkat çekiyor.

Cenevre Üniversitesi’nden Jean-Luc Loizeau, Cenevre Gölü’nden alınan tortuları incelemiş ve gölün atık su işleme tesisine yakın kısımlarından toplananlara odaklanmış. Bu bölgedeki tortuların insan aktivitelerinin birçok izini taşıdığını söylüyor. Suyun gölün bu bölgesindeki hareket biçimleri bu ipuçlarını korumaya yardımcı olmuş.

Gölün kuzey kıyısındaki Vidy Koyu’ndan bahsederken Loizeau “Tortuyu koyda tutan bir girdap türü olduğu için birikinti oluşuyor” diyor.

2017 tarihli araştırmalarında Loizeau ile çalışma arkadaşları, 1930’lu yıllara kadar dayanan tortularda ağır metal kirliliğinin gözlemlendiğini açıklıyor. 1970’li yıllarda fırlayan cıva kirliliği de verdikleri örnekler arasında.

“Bu endüstrilerden birinde bir kaza yaşandığını biliyoruz” diyor Loizeau. “Bir tankın delinmesi sonucu cıva akıntısı olmuş ve bu ani artışı gerçekten tortularda görüyoruz.”

Loizeau’ya göre numunelerde baryum gibi elementlerin izlerinde gözlemlenen artış ise otomobil kullanımının yaygınlaşmasıyla bağlantılı olabilir. Çünkü araba frenlerinde çoğunlukla baryum bulunuyor.

Metaller bir yana, bazı sektörlerde radyoaktif materyaller de kullanılıyor. Örneğin İsviçre’de, saat kadranlarında karanlıkta parlayan kısımları üretmek için radyum uzun süre kullanıldı. Saat üretim sektöründe kullanılan radyumun kalıntıları ülkedeki katı atık sahalarında ve binalarda bulundu.

20. yüzyılın nükleer silahları içeren karanlık mirasına dair kanıtlar da dünyanın dört bir yanına dağılmış halde.

Nevada Çölü’nde yürütülen geniş çaplı silah denemeleri sırasında oluşan dev kraterler, bunların bazı örnekleri. Ancak nükleer patlatmaların yarattığı kirliliğin bazı izleri çok daha az görünür.

2019’da araştırmacılar, Japonya’nın Hiroşima kenti yakınlarındaki kumsallarda bazı kum tanelerinin moloz parçaları olduğunu açıkladı. Bu molozlar, İkinci Dünya Savaşı’nın sonuna doğru ABD’nin Hiroşima’ya atom bombası atmasıyla oluşmuştu.

Uzmanlar “Erimiş molozların kimyasal yapıları nereden geldiklerine dair ipuçları veriyor, özellikle de şehir inşa malzemeleri bağlamında” demişti. Yani, bomba binaları toza çevirmiş, patlamanın ısısı bu tozları yeniden şekillendirmiş ve patlamanın kendisi bu malzemeyi etrafa yayıp, toprağa sonsuza kadar iz bırakmıştı.

Nükleer patlamaların kalıntıları yalnızca doğada bulunmuyor. Çatı katınızda da bulunabilir. Şehirlerdeki toprağın aksine çatı katlarındaki toz katmanları, çoğunlukla on yıllarca hareketsiz kalıyorlar, dolayısıyla kirliliğin izlerini taşıyor olabilirler.

2003’te yayımlanan bir çalışmada ABD’nin New Jersey eyaletindeki 201 hanede yapılan araştırmanın sonuçları açıklanmıştı.

Numunelerdeki kurşun yoğunluğu, 20. yüzyılda hava kirliliğinde görülen kurşun miktarı ile paraleldi. Fakat numunelerde az miktarda da olsa Sezyum-137 radyoaktif izotopundan da bulunmuştu. Bu madde daha eski evlerde gözlemlenmişti. Araştırmacılar bu durumun özellikle 50’li ve 60’lı yıllarda sık sık uygulanan yerüstü nükleer silah denemeleriyle ilişkilendirilebileceğini söylemişti.

Siano ve ekibi, doğada insanlık tarihinin izlerini aramak üzere gözlerini uzaklara dikmiş halde.

Avrupa’da dokuz farklı ülkede 120’den fazla tortu numunesi toplayan ekip, tarihi olayların arasında daha fazla bağlantı kurmak ve bu numunelerde bulunan metal kirliliği ile DNA’nın izini sürmek istiyor.

“Vezüv Yanardağı [patlamasının] etkilerini Napoli’de arayabiliriz” diyen Siano, yanardağın en son 1944’te patladığına dikkat çekiyor.

Ekip, başka yerlerde olduğu gibi burada da Çernobil nükleer faciasının da izlerini bulabilir. Çünkü, kazanın yarattığı kirlilik Avrupa’nın yüzde 40’ından fazlasına yayılmıştı.

Siano birçok başka konumdaki tortularda da petrol sızıntılarından, midye çiftliklerinin gelişimine kadar birçok olayın kanıtlarının bulunabileceğini söylüyor.

Siano’ya göre, “Bu soruları yanıtlayacak bütün malzeme elimizde”.

ETİKETLER: , , , ,
Şehrin nabzını tutan, en son gelişmeleri anında sizlere ulaştıran sesimiz olmaya devam ediyoruz. Denizli’nin sesi olan Denizlim Haber ile şehre dair herşeyi keşfedin. Takipte kalın en yeni haberlerle güncel kalın.
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.