Memleketçe Oyuna Mı Geldik!
Önce bir hatırlatma yapmalıyım. Yakında ikiye ayrılacağı söyleniyor ama söz edeceğim bakanlık “Kültür ve Turizm Bakanlığı”. Yani uzun süre konuşup -her zamanki gibi- unutulmaya bıraktığımız Kartalkaya yangını dosyasının başındaki isim, Mehmet Nuri …
Önce bir hatırlatma yapmalıyım. Yakında ikiye ayrılacağı söyleniyor ama söz edeceğim bakanlık “Kültür ve Turizm Bakanlığı”. Yani uzun süre konuşup -her zamanki gibi- unutulmaya bıraktığımız Kartalkaya yangını dosyasının başındaki isim, Mehmet Nuri Ersoy, bu hikayede de başrolde!
Zira bir “ilk”e imza attı. Bir filmi mahkeme kararı falan olmadan talimatla yasakladı.
Adım adım ilerleyerek meselenin özünü anlayalım.
* Bakanlık açıklamasında da vurgulandığı üzere “OY’UNA GELDİK” filmi “sinema filmlerinin değerlendirilmesi ve sınıflandırılması” yasasına göre ilgili kurula sevk edilmiş.
* Bir alt kurul tarafından yapılan incelemede de, film oy birliği ile yasaklanmış.
* Kanunun adından da anlaşılacağı üzere, asıl amaç, sinemanın desteklenmesi. Değerlendirme ise + 12 ya da 18 işaretlerinden hatırlayacağınız kategoriler. Filmde cinsel içerik, argo, küçüklere kötü örnek olacak eylemler değerlendiriliyor ve buna göre sınıflandırma yapılıyor.
* Kanunda “yasaklamadan” söz edilmiyor.
Gelelim ayrıntılara:
* Filmin hangi sahneleri nedeniyle bu uygulamaya tabi tutulduğunu bilmiyoruz. Açıklama yok.
* Kararı veren alt kurul “oy birliğiyle” yasaklamış. Yani tek bir kişi bile “2025 yılında böyle bir karar alınamaz” dememiş.
* Kurul’un yapısı zaten “iktidar böyle uygun gördü” diyebilecek “kamu ağırlıklı” kurumlardan seçilmiş isimlerle oluşturulmuş.
* Kanunda tek bir “yasaklama” ibaresi yok. Dolayısıyla alınan kararın mesnedi de yok.
Peki ne var? Biz bu durumdan ne anlamalıyız?
Eminim zaten çoktan anladınız, biliyorsunuz.
Ama hafıza tazelemekte fayda var.
Şu sözler 2013 yılından, Erdoğan’a ait:
“ Biz yola çıkarken 3Y ile mücadele dedik; yolsuzluk, yoksulluk ve yasaklar. Yolsuzluğa 11 yıl boyunca asla müsamaha göstermedik, göstermeyiz.”
Y’leri tek tek konuşup gelinen noktayı değerlendirmeye kalksak kim bilir kime ya da neye hakaretten soruşturma açılır. Aslında buna gerek de yok. AKP’liler bile her şeyin farkında.
“YALAN”ın son Y olarak sıraya girdiğinin de!
Ama bu, ne Saray’ın umurunda ne de “Erdoğan giderse camileri kapatacaklar” paranoyasına kaptırılmış yoksulların.. Veya yeni düzenden rant devşirenlerin..
Baksanız, bugün Erdoğan rejimini eleştirenlerin pek çoğu “aldatıldık” diyor. Kimileri de yola çıkarken çok iyi şeyler yaptığını ama sonradan raydan çıktığını iddia ediyor.
Hayır!
Siyasi İslam bayrağıyla ve “ümmetin lideri olmak” hedefiyle çıkılan yol tam da böyle bir güzergah!
Mesela Melisa Sözen hakkında 2016 yılında bir Fransız dizisindeki rolü nedeniyle soruşturma açılması.. Ünlü oyuncunun ifadeye çağırılması bize ne anlatıyor?
Bunları yapanlar, filmde, dizide veya sahnede oyuncular gerçekten ölüyor, deliriyor, uzaya uçuyor falan zannediyor olabilir mi? Okyanuslardan fırlayan canavarlardan korkmalı mıyız mesela?
Elbette hayır. Gerçeği biliyorlar. Ancak “kendi gerçekliklerini” yaratabilmek için onu eğip büküyorlar.
Mesele, özünde tamamen siyasi İslam rejimini tesis etmeye yönelik yol haritası.
Son yıllarda hızlandığına, sertleştiğine tanık olduğumuz hamleler.
Az önceki soruya dönelim: Erdoğan ve Saray eşrafı ilk yıllarda iyiydi de sonradan mı bu noktaya geldi!
Eğer tarihi yeterince bilmiyorsanız.. Özellikle İslam tarihine vakıf değilseniz böyle düşünebilirsiniz. Arap yarımadasını çok uzun süre kan gölüne çeviren neydi? Güç savaşı.
Bugün de her şey GÜÇ için.
Hele o gücü elde etmek için yapılanların, güç kaybedilince nelere yol açacağı biliniyorsa.. Ne pahasına olursa olsun GÜÇ için.
Reis’in kurmay heyetine, bakanlarına bakın.
Sokakta korkudan susan.. Yurttaş olmayı kendi çıkarı için bile öğrenememiş milyonlara bakın..
Mücadele etmeden, o güç sahibinin demokrasiye, adalete, özgürlüğe, sanata saygı duyacağını beklemek “kuru yağmur” ummak değil midir?
Bırakın kuru yağmuru.. Önümüzdeki aylarda daha ne kasırgalara.. Ne yasaklara tanık olacağız.
Montaigne’in şu sözü kulağımıza küpe olsun:
“Ölçüsüz bir gücün ölçülü kalması kolay iş değildir.”