Prof. Dr. Evren: Tedavide sosyal destek mekanizmalarının güçlendirilmesi önemli: ‘Bağımlılık genlerle aktarılabilir’
Her yıl 1-7 Mart Yeşilay Haftası olarak kutlanıyor. Bu haftada bağımlılık konusunda farkındalık düzeyinin artırılması amaçlanıyor.
Bağımlılıkların altında yatan psikololojik etkenleri Psikiyatri Uzmanı ve Yeşilay Bilim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Cüneyt Evren, Cumhuriyet’e anlattı. Evren, “Bağımlılık, sadece bireysel değil toplum ve sağlık açısından büyük bir sorun. Bu nedenle, bağımlılıkla mücadelede önleyici müdahaleler, bilimsel temelli tedavi yöntemleri ve sosyal destek mekanizmalarının güçlendirilmesi büyük önem taşıyor” ifadelerini kullandı.
Bağımlılığın bir beyin hastalığı olduğunu söyleyen Evren, “Bağımlılık, beyindeki ödül sisteminde meydana gelen hem yapısal hem de işlevsel değişimlerle doğrudan ilişkilidir. Başlangıçta keyif verici olarak algılanan bir madde veya davranış, uzun vadede dopaminerjik sistemde dengesizliklere yol açarak bireyin maddeye veya davranışa bağımlı hale gelmesine neden olur. Kişi bu bağımlılık davranışının onun fiziksel ya da ruhsal sağlığına, ilişkilerine ve sorumluluklarına olumsuz etkileri olduğunu fark etse de davranışa devam eder” ifadelerini kullandı.
‘ÇOCUKLUK TRAVMALARI’
Bağımlılığın kalıtsal olarak aktarılabileceğini belirten Evren, “Bağımlılık davranışı gösteren bir ebeveyn bu hastalığı çocuğuna genetik olarak aktarabileceği gibi yine bağımlılık için önemli risk etkenleri olan ruhsal bozuklukları da genetik olarak aktarabilir. Çocuk büyürken örnek aldığı ebeveynlerinin bağımlılık davranışını örnek alabilir. Bağımlılık davranışı gösteren ebeveyn istemeyerek de olsa çocuğunun istismarına ya da ihmaline yani çocukluk çağı travması yaşamasına neden olabilir. Çocukluk çağı travmaları, ilerleyen yaşlarda bağımlılık davranışı geliştirmede hem doğrudan hem de bağımlılık davranışına neden olan ruhsal bozuklukları tetiklemesi nedeniyle dolaylı olarak büyük risk oluşturur” dedi.
‘FARKINDALIK ARTMALI’
Evren, “ Psikiyatrik eş tanılar, yani depresyon, anksiyete bozuklukları, dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu gibi psikiyatrik rahatsızlıklar bağımlılık geliştirme riskini artırmaktadır. Kişiler rahatlamak için bağımlılık davranışını çözüm olarak görürler ancak bağımlılık davranışları zaman içinde ruhsal bozukluklarını daha da kötüleştirir” değerlendirmesini aktardı.
Erken müdahalenin önemine de vurgu yapan Prof. Dr. Evren şöyle konuştu: “Bireyin bağımlılık tedavisinde, genetik yatkınlık, stresle başa çıkma becerilerindeki eksiklik ve aile içindeki olumsuz dinamikler gibi olgular birlikte ele alınarak kişiye özgü bir tedavi planı oluşturmak en mantıklı seçenek olacaktır. Önleyici çalışmalar kapsamında ise aile eğitimleri ile bağımlılık riskine karşı aile farkındalığının artırılması ve okullarda ve toplum genelinde bağımlılıkla ilgili psikoeğitim programları düzenlenmesi yer almaktadır. Bağımlılık davranışının türüne göre de ilaç tedavisi düzenlenebilir.”