Dolar 42,5274
Euro 49,6098
Altın 5.782,09
BİST 10.918,51
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Denizli 14°C
Yağmurlu
Denizli
14°C
Yağmurlu
Cts 14°C
Paz 15°C
Pts 15°C
Sal 14°C

Suriye’deki Nusayriler kimdir, Türkiye’deki Alevilerle nasıl bağları var?

Suriye’nin Humus kentinde mezhep temelli çatışmaların son dönemde şiddetlenmesi Alevilerin ülkedeki geleceğini yeniden gündeme taşıdı.

Suriye’deki Nusayriler kimdir, Türkiye’deki Alevilerle nasıl bağları var?
REKLAM ALANI
26.11.2025 19:24
88

Suriye’nin Humus kentinde mezhep temelli çatışmaların son dönemde şiddetlenmesi üzerine 25 Kasım Salı günü, Alevilerin yoğun olarak yaşadığı Lazkiye’de gösteriler düzenledi.

Protestolara katılan Aleviler, “güvenlik ve ayrımcılıkla” ilgili endişelerini dile getirdi.

ARA REKLAM ALANI

Mart ayında Akdeniz kıyısındaki yerleşim yerlerinde yaşanan, çoğu sivil 1400’den fazla kişinin öldürüldüğü şiddet olayları ülkedeki Alevilerin durumunu dünya çapında gündeme taşımıştı.

Olayların ardından Alevilere yönelik çok sayıda kaçırma iddiası da gündeme geldi. Şam yönetimi ise bu iddiaları reddetti.

Tüm bu yaşananlar, tarihte çeşitli baskılara uğramış Arap Alevilerin, diğer bir tanımla Nusayrilerin geleceğine dair tartışmaları artırdı.

Yaşananlar, Türkiye’deki Alevi örgütlerin de tepkisine neden oldu.

Peki Nusayriler kimdir ve Türkiye’deki Alevilerle nasıl bir bağlantıları var?

Dokuzuncu yüzyıla uzanan kökler

Nusayri Aleviler, Suriye nüfusunun yaklaşık yüzde 10 ila 13’lük bir bölümünü oluşturuyor.

Ağırlıklı olarak Akdeniz kıyısındaki Lazkiye ve Tartus kentlerinde yaşıyorlar.

Coğrafi olarak Lazkiye kuzeyden Türkiye’ye, Tartus ise güneyden Lübnan’a komşu durumda.

Şam ve Humus gibi iç kesimlerdeki bazı şehirlerde de Aleviler bulunuyor.

Birçok uzmana göre Nusayriliğin kökleri dokuzuncu yüzyıla uzanıyor.

Çalışmalarını ABD’de sürdüren bağımsız akademisyen Doç. Dr. Rıza Yıldırım, Suriye ve Türkiye’deki farklı Alevi gruplarının, Muhammed Peygamber’in damadı, İslam tarihindeki ilk dört halifeden sonuncusu İmam Ali’ye referansla “Alici Müslümanlık” akımlarının içinde yer aldığını belirtiyor.

Dinler tarihinde İmam Ali, oğulları Hasan ile Hüseyin ve Hüseyin’in neslinden gelen dokuz kişiye on iki imam adı veriliyor.

Doç. Dr. Rıza Yıldırım, BBC Türkçe‘ye yaptığı değerlendirmede, “Nusayri inanç sisteminin, onuncu imam Ali el-Hadi ve on birinci imam Hasan el-Askeri zamanında yaşamış Muhammed bin Nusayr tarafından kurulduğunu” söylüyor:

“Şii dünyada her bir imamdan sonra yerine gelecek imamın kim olacağı konusunda anlaşmazlık çıkmış ve Şiiler bölünmüştür. Küçük grupların çok azı devam etmiştir. Bunlardan birisi de Nusayrilerdir.

“Muhammed Nusayr’ın kendisi, el-Hadi ve el-Askeri’ye bağlıydı. Ancak Nusayr’ın kendi karizması üzerinden ona bağlı olan kişiler, ayrı bir grup oluşturdu ve bugüne kadar yaşamayı başardı.”

‘Ortodoks anlayışın dışındalar’

Teoloji alanının genelinde olduğu gibi Alevilikle ilgili de tüm dünyada farklı yorumlara rastlanabiliyor.

Doç. Dr. Yıldırım, kişisel olarak İslam anlayışını müteşerri yani şeriatlaşmış ve gayri müteşerri yani şeriatlaşmamış olarak iki kategori üzerinden değerlendiriyor.

Bazı uzmanların ortodoks olarak tarif ettiği müteşerri anlayışın, bir hukuk sistemine dönüşmüş Müslümanlık olduğunu, bunun hem Sünni hem de Şii versiyonlarının olduğunu belirtiyor.

Gayri müteşerri akımları ise “Bu gruplar, Müslümanlığı bir şeriat sistemi olarak görmeyip daha tasavvufi ilkeler, ahlaki ilkeler üzerinden ve gelenek görenek gibi araçlarla anlarlar” diye tarif ediyor.

Doç. Dr. Yıldırım; Nusayri, Kızılbaş Alevi, Bektaşi, İsmaili ve Ehli Hak gibi grupların bu ikinci kategoride yer aldığını ve İslam dünyasında “her zaman azınlıkta” olduklarını söylüyor.

Ortodoks anlayışın dışında olduğu için “Nusayri Alevilerin, Memlük devletinden Osmanlı devletine kadar hukuk sistemi şeriata dayalı olan çeşitli devletler altında baskıya maruz kaldığını, bu baskıların katliamlara kadar gittiğini” ekliyor.

Farklı dönemlerde, farklı devletler altında yaşamış çeşitli din adamlarının yayımladığı Alevilerle ilgili fetvaların da bunda rol oynadığını belirtiyor.

BBC Türkçe‘ye konuşan, ABD’deki Oklahoma Üniversitesi’nin Ortadoğu Çalışmaları Direktörü Prof. Dr. Joshua Landis, Selefizmin kurucusu olarak bilinen, 13. ve 14. yüzyılda yaşamış din adamı Takıyyüddin İbn Teymiyye’nin fetvalarına dikkat çekiyor.

İbn Teymiyye, bir fetvasında Nusayriler için “Onların Muhammed’in ümmetine zararı inançsız Türk, Frenk (Haçlı) ve bunlar dışındaki savaşçıların verdiği zarardan daha büyüktür” sözlerini kullanıyor.

Günümüzdeki Selefi akımların, düşünsel köklerini önemli oranda İbn Teymiyye’ye dayandırdığı görülüyor.

İran’daki Şiilik ile ne kadar bağlantılı?

Peki Aleviliğin Şiilik ile nasıl bir ilişkisi var?

Doç. Dr. Yıldırım’a göre Alevilik, en genel anlamda Şiiliğin, yani onun tabiriyle “Alici Müslümanlığın” bir kolu.

Ancak Alevilik ile bugünkü İran’daki Şiiliğin karıştırılmaması gerektiğini belirtiyor ve şu yorumu yapıyor:

“Gerek Kızılbaş Aleviliği gerekse Nusayri Alevilik, Suudi Arabistan’daki Sünni Müslümanlığa ne kadar uzaksa bugün İran devletinin resmi olarak empoze ettiği On İki İmam Şiiliğine de o kadar uzaktır çünkü bu iki anlayış arasında, Aleviliği sapkınlık olarak görmek bakımından bir fark yoktur.”

Doç. Dr. Yıldırım, “Bugün bir Nusayrinin yahut Kızılbaş Alevisinin bütün inanç pratiklerini gözle görülür bir şekilde uygulayarak Suudi Arabistan’da var olması ne kadar zorsa İran’da var olması da o kadar zordur” yorumunda bulunuyor.

Fransız mandasından Baas Suriyesi’ne

Nusayri toplumu, 16. yüzyılda Osmanlı yönetimine girdi.

Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra Suriye, Fransa’nın manda himayesine alındı.

Suriye’yi çeşitli parçalara ayırarak yönetmek isteyen Fransızlar, 1920’de Alevilerin yaşadığı yerlerde “Alevi toprağı” adlı bir idari birim kurdu.

Bu isim sonradan “Aleviler Devleti” olarak değiştirildi.

Burası 1936’da Suriye devletinin bir vilayeti kabul edildi.

Fransızlar 1939’da Lazkiye bölgesine müstakil bir statü verdi.

İlerleyen yıllarda ise bu idare Suriye’nin bir parçası olurken ülke de 1946’da bağımsız oldu.

Esad döneminde nasıl bir konum elde ettiler?

1970’deki askeri darbeden bir yıl sonra, darbenin lideri Hafız Esad, Suriye’nin yeni cumhurbaşkanı oldu.

Alevi toplumuna mensup Esad, Baasçı bir generaldi.

2000’de ölümünün ardından yerine oğlu Beşar Esad geldi.

Beşar Esad, Heyet Tahrir el-Şam (HTŞ) örgütü 8 Aralık 2024’te yönetimi devirinceye kadar iktidarda kaldı.

Baba ve oğul Esad dönemi birçok insan hakları ihlalinin de yaşandığı, otoriter bir dönemdi.

Suriye’deki Esad karşıtı grupların önemli bir bölümü, yıllarca bu yönetimi bir “Alevi rejimi” olarak da tanımladı.

Uluslararası alanda yapılan tartışmalarda da bu benzetme sık sık gündeme geldi.

Bu tanımı reddeden ve buna karşı, bu dönemde hem siyasi yapıda hem de ekonomide Sünni Suriyelilerin önemli bir yeri olduğunu savunan görüşler de ortaya atıldı.

Prof. Landis, bu iki görüşün de belli ölçüde doğru olduğu kanısında.

Baas yönetiminde Alevilerin güvenlik aygıtının, ordu ve istihbarat servisinin üst kademelerinde önemli yerlerde bulunduğunu belirtiyor Prof. Dr. Landis:

“Bu dönemde ayrımcılığa uğramayacaklarını hissettiler mi? Evet. Kendilerini Sünnilerden daha güvende hissettiler mi? Bu da doğru.”

Prof. Dr. Landis, bununla birlikte bu dönemde ekonomik yaşam ve bürokraside Sünnilerin de önemli bir varlığı olduğu görüşünde:

“Esad rejimi 50 yıl boyunca sürdü çünkü şehirlerdeki zengin Sünnilerle bir anlaşma yapmıştı. Kendisi, azınlık içinden biri olarak Sünnilere ihtiyaç duyduğunu anlamıştı. Ülkeyi Sünnilerle bir ittifak kurarak yönetti.

“Ekonomide en önemli ve en zengin olan Suriyeliler Sünniydi. Rejimin son döneminde istihbarat servisinin başı, başbakan ve birçok bakan Sünniydi.”

Suriyeli Alevileri nasıl bir gelecek bekliyor?

Suriye’deki 13 yıllık iç savaş sırasında uluslararası insan hakları örgütleri Alevilere yönelik saldırıları kayıt altına aldı.

İç savaşın başlarındaki bazı protestolarda atılan “Aleviler tabuta, Hristiyanlar Beyrut’a” sloganı dikkat çekiyordu.

İbn Teymiyye’nin fetvasını da hatırlatan Prof. Dr. Joshua Landis, “cihatçı grupların Alevilere yönelik katliamlarının arkasında hem dini hem de siyasi nedenler olduğunu” savunuyor.

Prof. Dr. Landis ayrıca “eski rejimde birçok önemli generalin ve üst düzey istihbaratçının Alevi olması nedeniyle bazı cihatçıların Alevileri eski rejimle ilişkilendirdiğini ve siyasi intikam anlayışıyla hareket ettiğini” belirtiyor.

Doç. Dr. Yıldırım, Mart ayında yaşanan katliamları yorumlarken Orta Çağ’dan bugüne yaşananlara göndermede bulunarak “İlk defa olmadığı için herkes bu kadar tedirgin oluyor” diyor.

Prof. Dr. Landis, “Esad devrildiğinde herkes, korku döneminin sona erdiğinden bahsediyordu” diyor ve ekliyor:

“Ancak tabii ki Aleviler için korku dönemi başlıyor. Geleceğin onlara ne getireceğini bilmiyorlar.”

“Alevilere karşı büyük bir ayrımcılık yapılacak. Bunun söylemenin adil olacağını düşünüyorum. Bugün artık korunmuyorlar. Büyük ihtimalle büyük oranlarla ülkeden ayrılacaklar” yorumunu yapıyor Landis.

Şam hükümeti, yalnızca Sünni Müslüman çoğunluğu değil, ülkenin tüm vatandaşlarını koruma sözü veriyor.

Türkiye’deki Alevilerle nasıl bağları var?

Suriye’deki Nusayriler, Türkiye’nin güneyinde yer alan bazı yerleşim yerlerinde yaşayan Arap Alevileri ile aynı topluluk.

Hatay, İskenderun, Adana ve Mersin bu kentler arasında yer alıyor.

Akademisyen Doç. Dr. Yıldırım, “Anadolu Alevilerinin Türk, Kürt ve Zazalardan oluştuğunu ve bu toplulukların Kızılbaş olarak tanımlandığını” söylüyor.

Doç. Dr. Yıldırım, “Kızılbaş Aleviler ve Nusayriler arasında teolojik açıdan hem benzerlikler hem de farklılıklar olduğunu” belirtiyor ve bazı örnekler veriyor:

“Hepsi Alici ama mesela Nusayrilerde On İki İmam vurgusu Kızılbaş Aleviler’deki kadar değildir. Önemsedikleri ayinler farklıdır. Mesela Kızılbaş Aleviliği’nde Muharrem ayı, o dönem oruç tutmak, Kerbela çok önemli yapı taşlarıdır ama Nusayrilerde o kadar merkezi değildir.

“Nusayrilerde de toplu ibadet olmakla beraber Kızılbaş Aleviler’in ‘Cem’inden farklılıklar arz eder. Yine, modern Türkiye kentlerinde karşımıza çıkan Kızılbaş Aleviler’in Cemevleri, Nusayri Aleviler’de görülmez.”

BBC Türkçe‘ye konuşan Alevi Kültür Dernekleri Genel Başkanı Seher Şengünlü Yılmaz, Aleviler arasındaki farklı grupları değerlendirirken “Sadece dil ve sürek [uygulama] anlamında farklılıklarımız var” diyor ve ekliyor:

“Günün sonunda Alevisinizdir. Yolunuz birdir. Ama o yoldaki uygulamalarınız, ritüelleriniz farklıdır. Buna da ‘Yol bir, sürek bin bir’ denir.”

Bu arada kişisel olarak Şengünlü, Kızılbaş kavramının günümüzde daha çok Türkmen Alevileri tanımlamak için kullanıldığı görüşünü savunuyor.

Doç. Dr. Yıldırım, 20. yüzyıldaki modernleşme ve bunun parçası olan kentleşme süreçleriyle birlikte bu iki toplumun da sekülerleştiğini belirtip aralarında bir yakınlaşma yaşandığını ekliyor:

“Bu topluluklar modern bağlamda kimlik inşa süreçlerinde karşılarında tehdit olarak gördükleri büyük tarihsel olgunun karşısında ortaklık hissettiler. Varlık zeminlerini tehdit eden güçlere karşı kaynaşıyorlar.

“Yani modern zamanlarda Nusayriler ile Kızılbaş Aleviler arasındaki yakınlık hissi modernlik öncesindeki yakınlık hissinden çok daha fazla.”

Alevi Kültür Dernekleri Genel Başkanı Seher Şengünlü Yılmaz da günümüzde Nusayrilerle Arap olmayan Aleviler arasında güçlü bir duygudaşlık olduğunu belirtiyor:

“O duygudaşlık bizim tarihselliğimizden geliyor. Bizim için bir Kerbela’nın bugünkü Suriye’den, Suriye’nin Sivas’tan, Maraş’tan, Dersim’den hiçbir farkı yok.”

Kaynak: Haberler

REKLAM ALANI
Şehrin nabzını tutan, en son gelişmeleri anında sizlere ulaştıran sesimiz olmaya devam ediyoruz. Denizli’nin sesi olan Denizlim Haber ile şehre dair herşeyi keşfedin. Takipte kalın en yeni haberlerle güncel kalın.
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.