Dolar 36,4284
Euro 38,2322
Altın 3.380,76
BİST 9.911,07
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Denizli 14°C
Hafif Yağmurlu
Denizli
14°C
Hafif Yağmurlu
Pts 16°C
Sal 17°C
Çar 19°C
Per 21°C

TMMOB: İş cinayetlerinin doğrudan sorumlusu siyasi iktidar

TMMOB İzmir İl Koordinasyon Kurulu ‘3 Mart İş Cinayetlerine Karşı Mücadele Günü’ için gerçekleştirdiği basın açoıklamasında, “Siyasi iktidar bu kazaların ölümle sonuçlanacağı bilindiği halde kazaların önlenmesi için yeterli ve etkin denetleme yapmadığından, ayrıca yükümlülüklerini yerine getirmeyen işyerlerine caydırıcı yaptırımlar uygulamadığından doğrudan sorumludur” dedi.

TMMOB: İş cinayetlerinin doğrudan sorumlusu siyasi iktidar
3 Mart 2025 15:51

Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB) İzmir İl Koordinasyon Kurulu 3 Mart 1992 yılında Zonguldak Kozlu’daki kömür madeni ocağında grizu patlaması sonucu 263 maden işçisi yaşamını yitirmesinin ardından kabul edilen “3 Mart İş Cinayetlerine Karşı Mücadele Günü” kapsamında Mimarlık Merkezi’nde basın açıklaması yaptı.

Kozlu’daki madende de çalışmış TMMOB Maden Mühendisleri Odası İzmir Şube Yönetim Kurulu Sekreter Üyesi Kemal Çakmak, “Bugün 3 Mart 2025, 1992 yılında Zonguldak Kozlu’daki kömür madeni ocağında grizu patlaması sonucu 263 maden emekçisini kaybettiğimiz katliamın 33. yılı. Madenlerde, fabrikalarda, inşaatlarda, tersanelerde işyerleri çalışanların mezarı olmaya devam ediyor. Her yıl binlerce emekçi çalışırken hayatını kaybediyor. Ülkemizdeki iş cinayetlerine dikkat çekebilmek, insan hayatının, işçi sağlığının ve iş güvenliğinin önemini vurgulamak için 3 Mart tarihi TMMOB tarafından “İş Cinayetlerine Karşı Mücadele Günü” olarak ilan edilmiştir” ifadelerine yer verdi.

“23 YILDA 32 BİN İŞÇİ!”

2024 yılında en az bin 897 işçinin hayatını keybettiğini dile getiren Kemal Çakmak, “Yaşanan onca acıya, yaptığımız tüm uyarılara rağmen gerekli önlemler alınmadığı, yapılması gereken düzenlemeler yapılmadığı için aradan geçen 33 yılda on binlerce kişi, evine ekmek götürebilmek için çalıştığı işyerinde hayatını kaybetti. İşçiler için ekmek mücadelesi yaşam mücadelesine dönerken, kayıtlara geçen rakamlara göre; 2024 yılında en az 1897 işçinin, iş cinayeti nedeniyle yaşamını yitirdiği tespit edildi. Emek sömürüsünün derinleştiği; esnek, güvencesiz istihdamın yaygınlaştığı, emek örgütlerinin etkisizleştirildiği 23 yıllık AKP iktidarı dönemi boyunca toplu işçi ölümleri tarihin en yüksek sayılarına ulaşmış, 23 yılda 32 binin üzerinde emekçi işyerlerinde hayatını kaybetmiştir. En son yangın faciası yaşadığımız Kartalkaya’da insanlarımız patronların daha fazla kar yapmak için önlem almadığı ve kamu otoritesinin denetim yapmayarak buna göz yumduğu için çıkan yangında hayatlarını kaybetmiştir” diye konuştu.

“DENETİMSİZLİK VE KAR HIRSI”

Kar hırsı nedeniyle yaşanan iş cinayetlerine dikkat çeken Çakmak, “Sadece toplu katliamlar değil, her gün tekil tekil de olsa birçok işyerinde denetimsizlik ve kar hırsı nedeniyle iş cinayetleri yaşanmaktadır. Emekçilerin hayatlarını kazanmak için gittikleri işyerlerini, hayatlarını kaybettikleri yerler haline gelmesi ülkemizin en büyük trajedilerinden birisidir. Denetimsizlik ve yaptırımsızlık sürdükçe iş cinayetlerini engellemek mümkün değildir. Bu durum mevcut yasal düzenlemelerin iş kazalarını ve ölümlerini önlemekteki yetersizliğinin, ülkemizde işçi sağlığı ve iş güvenliği konusunda köklü ve yapısal sorunlar olduğunun en açık göstergesidir. Oysa “elverişli koşullarda çalışma hakkı” İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’nde güvence altına alınmış bir haktır. Emeğin yüzlerce yıllık mücadelesi sonucunda benimsenen bu hak, “işçi sağlığı ve iş güvenliği” adıyla tüm dünyada kabul edilen temel bir çalışma ilkesi halini almıştır” dedi.

“ÖDÜNÇ İŞÇİLİĞİ YASAL HALE GELDİ”

İşçi sağlığı ve güvenliği alanında 2013 yılında yürürlüğe konulan 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu çalışma yaşamını düzenleyen tek yasa olmadığına dikkat çeken Çakmak, ” Çalışma yaşamı, 4857 sayılı İş Kanunu, 6356 sayılı Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanunu, 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu olmak üzere birçok yasa ile biçimlendirilmiştir. İş yasalarının, çalışanların hakkını korumak ve geliştirmek amacını temel ilke edinmesi gerekirken, 4857 sayılı İş Kanunu, 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu, Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanunu ve alana ilişkin yapılan diğer düzenlemeler işverenlerin çıkarları doğrultusunda şekillendirilmiştir. Esnek ve kuralsız çalışmayı, geçici iş ilişkisini, taşeronlaştırmayı, ödünç işçiliği yasal hale getiren, kıdem tazminatlarını, fazla mesai ücretlerini, sendikal hak ve yetkileri budayan işçi sağlığı ve iş güvenliğini işveren yükümlülüğü olarak görmeyen, örgütlülük önüne engeller koyan düzenlemelerdir. 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu ile işçi sağlığı ve güvenliği alanı, taşeronlaştırılmış, piyasa koşullarına terk edilmiştir” diye konuştu.

“İKTİDAR ÖLÜMLE SONUÇLANACAĞI BİLDİĞİ HALE ÖNLEM ALMADI”

Siyasi iktidarın yeterli ve etkili denetleme yapmadığına dikkat çeken Çakmak, “Bu yasayla beraber, işverenin işçi sağlığı ve güvenliğini sağlama yükümlülüğü, Ortak Sağlık Güvenlik Birimleri (OSGB) adıyla kurulan, irili ufaklı şirketlere bırakılmıştır. Bunun sonucunda da işçi cinayetleri ve meslek hastalıkları hızla artmıştır. 6331 sayılı Kanunu, İşçi Sağlığı ve Güvenliğini Taşeronlaştırma Yasası olarak tanımlamak daha doğru olacaktır. İşverenler iş yerlerinde iş kazalarına yönelik koruyucu, etkin ve yeterli önlemlerde bulunmadıkları için, siyasi iktidar bu kazaların ölümle sonuçlanacağı bilindiği halde kazaların önlenmesi için yeterli ve etkin denetleme yapmadığından, ayrıca yükümlülüklerini yerine getirmeyen işyerlerine caydırıcı yaptırımlar uygulamadığından doğrudan sorumludur” dedi.

“GELİYORUM DİYEN FACİALAR”

Çakmak açıklamasının devamında, “Ülkemizde iş cinayetlerinin, iş kazalarının ve meslek hastalıklarının bu denli yaygın olmasının bir diğer nedeni de, emekçilerin sendikal haklarının baskı altında tutulmasıdır. Sendikal örgütlenmenin önündeki engeller tüm çalışanlar için kaldırılmadıkça işçi sağlığı ve iş güvenliği konusunda yol almak mümkün olmayacaktır. Sendikasız uzman, sendikasız işçi, örgütsüz bir çalışma yaşamı ile emekçiler tüm olumsuzluklara açık ve savunmasızdır. Bu savunmasızlığa karşı adil yargılanma, örgütlenme, insani koşullarda bir çalışma yaşamı ve işyerlerinde emekçilerin ölmeyeceği, yaralanmayacağı, sakat kalmayacağı bir düzen istiyoruz. İş cinayetleri ve iş kazalarının büyük çoğunluğunun önlenebilir nitelikte olduğunu hepimiz biliyoruz. Bilimsel ve teknik ölçütler doğrultusunda atılacak adımlarla, göz göre göre “geliyorum” diyen facialara son vermek mümkündür. Ancak bunun için önce insan hayatına ve emeğe değer veren bir yaklaşımın benimsenmesi gerekmektedir” ifadelerine yer verdi.

ETİKETLER: , , , ,
Şehrin nabzını tutan, en son gelişmeleri anında sizlere ulaştıran sesimiz olmaya devam ediyoruz. Denizli’nin sesi olan Denizlim Haber ile şehre dair herşeyi keşfedin. Takipte kalın en yeni haberlerle güncel kalın.
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.