Türkiye Bankalar Birliği Başkanı Çakar, soruları yanıtladı!
TBB Yönetim Kurulu Başkanı ve Ziraat Bankası Genel Müdürü Alpaslan Çakar, dezenflasyon programı sayesinde cari işlemler açığının ciddi anlamda düştüğünü, emtia ve enerji fiyatlarının Türkiye’nin lehine geliştiğini belirtti.
Alpaslan Çakar, İstanbul Finans Merkezinin katkılarıyla hazırlanan Anadolu Ajansı (AA) Finans Masası’nda gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulunarak, soruları yanıtladı.
Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankasının (TCMB) politika faizini 250 baz puan indirerek yüzde 45’e çekmesine ve Para Politikası Kurulu (PPK) toplantı sayısında değişikliğe gitmesine ilişkin Çakar, Türkiye’nin en büyük sorununun enflasyon olduğunu, bu problemi yönetmek zorunda olduklarını söyledi.
Enflasyonun öngörülebilirliği azalttığını; yatırım kararlarını, üretimi ve büyümeyi negatif etkilediğini dile getiren Çakar, “Enflasyon her şeyden önce adı konmamış bir vergilendirmedir. Gelir dağılımında ciddi sorunlara yol açar. Özellikle düşük gelirlilerin aleyhine çalışarak sosyal problemlere yol açar. Toplamda da verimliliği negatif etkiler. O nedenle biz bunu her halükarda çözmek zorundayız.” diye konuştu.
Çakar, Türkiye’nin en sağlıklı büyüdüğü 2004-2019 dönemlerindeki düşük enflasyon ortalamasından bahsederek, enflasyonla mücadeleyi esas alan Orta Vadeli Program’da (OVP) dezenflasyonun amaçlandığını, çok yönlü ve bütün ekosistemi planlayan bu programın para politikasını, maliye politikasını, gelirler politikasını ve aynı zamanda bunun iletişimi ile koordinasyonunu içerdiğini anlattı.
Enflasyon oranının 2023 sonunda yüzde 65’e yükseldiğini anımsatan Çakar, geçen yılı yüzde 44 civarında kapattıklarını ve ocakta yüzde 42’ye gerilediğini bildirdi.
Çakar, hane halkının enflasyon beklentisinin yüzde 58 ile hala yüksek olduğunu kaydederek, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Reel sektörde bu oran yüzde 47 iken bizim gibi piyasa oyuncularının beklentisi yüzde 27 civarında. Reel sektörün ve hane halkının enflasyon beklentisi yüksek olsa bile bu düşüş eğiliminde. Zaten son enflasyon raporunda bu senenin enflasyon hedefi yüzde 21 ile yüzde 26 aralığında belirlendi. Aslında doğru bir noktada ve patikada, belli bir ivmeyle aşağıya yönlü bu trendin geldiğini hep beraber görüyoruz. Uygulanan program sayesinde iç talep kontrol altına alındı, cari işlemler açığı ciddi anlamda düştü, emtia ve enerji fiyatları Türkiye’nin lehine gelişti. Bütün bunlar dikkate alındığında aslında enflasyon belli bir patika aralığında aşağı doğru geliyor.”
“FAİZLERİN DÜŞMESİ PROGRAMIN SONUÇ VERDİĞİNİ GÖSTERİYOR”
Alpaslan Çakar, TCMB’nin son 2 toplantıdaki indirimlerle birlikte faiz oranını yüzde 45’e düşürdüğünü belirterek, şu değerlendirmelerde bulundu:
“Faiz oranının düşüş eğilimine girmesi ekonomistler açısından da bankacılık sektör açısından da ülkemiz açısından da çok sevindirici bir gelişme olmuştur. En azından uygulanan orta vadeli programın sonuç verdiğini, başarılı olduğunu, artık yavaş yavaş normalleşmeye ve daha düşük faiz ortamına, daha makul bir fiyat istikrarı ortamına doğru gittiğimizi gösterir. Bu anlamda çok değerli.”
Çakar, toplantı sayısının 12’den 8’e düşürülmesine ilişkin, aslında daha önce uygulanan bir takvime döndüklerini, ABD ve Avro Bölgesinde de 8’li bir yapının söz konusu olduğunu kaydederek, “Hem araç bağımsızlığı hem iyi iletişim sağlamak hem veriyi daha doğru analiz etmek hem enflasyondaki trendi daha iyi yakalamak adına aslında bunun daha makul ve iyi bir periyot olduğunu söyleyebilirim.” şeklinde konuştu.
“FAİZLERİN DÜŞMESİNİ EN ÇOK İSTEYEN SEKTÖRLERDEN BİRİ BANKACILIK”
Alpaslan Çakar, faizlerin düşüşünü en çok isteyen sektörlerden birisinin de bankacılık olduğunun altını çizerek Çakar, şu ifadeleri kullandı:
“Fiyat istikrarı olmadan finansal istikrar olmaz. Finansal istikrarı tesis etmeden makro ekonomik istikrarı tesis edemezsiniz. Makro ekonomik istikrar içerisindeki bir ülkede yatırım kararlarınızı daha rasyonel verirsiniz. Fizibiliteleriniz, projeksiyonlarınız daha rasyonel ve öngörülebilir olur. Geleceği daha iyi fiyatlayabilirsiniz. Bu yatırım kararları anlamına gelir. Bu da sizin müşteriyle olan ilişkinizin daha sağlıklı kurgulanmasının sonucunu doğurur. Müşterinin kredibilitesini daha iyi ölçmenizi sağlar. Türk bankacılık sektörünün ana fonlama kaynağı mevduattır. Türkiye’de mevduatın vadesi ortalama 60 gündür. Dolayısıyla faiz oranlarının düşüşünde veya artışlarında bu 60 günde Türkiye’deki mevduat tekrar fonlanır. Ancak kredilerimizin vadesi 2 yılın üzerindedir. Politika faizlerinin düşmesi mevduat maliyetlerinin düşmesi anlamına gelir. Dolayısıyla bunun düşmesiyle bizim maliyetimiz olan mevduat maliyetleri düşer. Aslında uzun vadeli ve vadesi iki yıl üzerinden kredi faizleri onu biraz geriden takip edeceği için bizim net faiz marjlarımıza pozitif yansır. O nedenle mesela bu senenin ikinci yarısı itibarıyla Türk bankacılık sektörünün net faiz marjının geçmiş yıllara göre daha pozitife döneceğini söyleyebilirim. O nedenle faiz oranının düşüşünü en çok isteyen sektör muhtemelen bankacılık sektörüdür.”
“SÜRDÜRÜLEBİLİR CARİ AÇIĞI YAKALAMA NOKTASINDA EPEY YOL ALDIK”
TBB Yönetim Kurulu Başkanı ve Ziraat Bankası Genel Müdürü Çakar, OVP’nin ana hedeflerine işaret ederek, enflasyon oranının gerilediğini, TL mevduatın arttığını, GSYH’ye göre bütçe açığının yüzde 9’dan yüzde 4,8’e gerilediğini söyledi.
Çakar, “Bu oran deprem etkisi izale edildiğinde, Maastricht Kriterlerinin öngördüğü yüzde 3’lük bütçe disiplini oranının altına inebilecek duruma geliyoruz ki bu durum kamu harcamalarının rasyonalizasyonu ve bütçe disiplininin sağlandığını da gösterir. Aslında bu 2000’li yılların tamamında bütçe disiplini konusunda hakikaten ciddi bir özen söz konusuydu. Aynı özenin devam ettiğini görmek açısından da bu sevindirici.” şeklinde konuştu.
Halihazırda cari açığın OVP’de öngörülen yüzde 2’lik oranın altına gerileyerek yüzde 1’in de altına düştüğünü vurgulayan Çakar, “Cari açık 10 milyar doların altında ki buçok önemli. Sürdürülebilir cari açığı yakalama noktasında epey yol aldık.” dedi.
“OVP’NIN DOĞRU İŞLEDİĞİNİ VE BAŞARILI SONUÇLAR ALDIĞIMIZI SÖYLEYEBİLİRİM”
Alpaslan Çakar, Merkez Bankası rezervlerinin swap dahil 71 milyar dolara yükseldiğini, swap hariç net rezervlerin 63 milyar dolar olduğunu belirterek, kredi derecelendirme kuruluşlarının Türkiye’nin notunu bir yılda 2 derece birden artırdığını, 5 yıllık kredi risk priminin (CDS) 250’lere kadar düştüğünü, 2024 için beklenen yüzde 3’lük büyümenin daha çok dış talep kaynaklı olduğunu anlattı.
Çakar, “Dolayısıyla bütün bu parametreler dikkate alındığında OVP’nin aslında doğru işlediğini, doğru bir mecra içerisinde hareket ettiğini ve şimdiye kadar sonuç aldığımızı söyleyebilirim. Enflasyonu düşürmek bu tip programlarda o kadar kolay değil. Biraz zamana, sabra ve toplumsal mutabakata ihtiyacınız var. Dolayısıyla bütün unsurlarıyla ve taraflarıyla hep beraber bu programın işlediğini ve ciddi anlamda mesafe aldığımızı söyleyebilir ve başarılı sonuçlar aldığımızı teyit edebilirim.” açıklamasında bulundu.
“Bankacılık sektörü TCMB’nin aldığı kararlara tam uyum içerisinde hareket etti”
TBB Yönetim Kurulu Başkanı ve Ziraat Bankası Genel Müdürü Çakar, “Enflasyonun kontrol altına alınması için Hükümetin ve Merkez Bankası’nın attığı adımları nasıl değerlendirdiğine ve bankacılık sektörü olarak bu hedeflere ulaşmada nasıl bir rol üstlendiklerine” ilişkin soru üzerine, TCMB’nin fiyat istikrarını sağlamak için attığı adımlardan bahsetti.
Türkiye’de bankacılığın toplam finansal sektörünün yüzde 85’ini oluşturduğunu ifade eden Çakar, Merkez Bankasının aldığı kural setinin temel muhatabının bankacılık sektörü olduğunu, parasal genişlemenin ve paranın hareketini doğru kontrol etmenin temel noktasının yine bankacılık üzerinde gerçekleştiğini anlattı.
Çakar, TCMB’nin TL mevduata ilişkin koyduğu hedefler noktasında başarılı olduklarını, Kur Korumalı Türk Lirası Mevduat ve Katılma Hesaplarındaki (KKM) bakiyenin azaltılması amacının gerçekleştiğini kaydederek, mevduata ilişkin bazı stopaj düzenlemelerinin yapıldığını söyledi.
Tüketimi hareketlendirmeyen ancak ülkedeki arzı ve üretimi artıran ve bazı sosyal yapıları koruyan seçici kredi politikası uygulandığını anlatan Çakar, kredinin daha kontrollü verildiğini, likidite yönetimine ilişkin piyasadaki fazla parayı sterilize etmek adına bazı kararlar alındığını bildirdi.
Çakar, “Bankacılık sektörü olarak (TCMB’nin aldığı kararlar noktasında) tam bir uyum içerisinde hareket ettik. Zaten tam uyum içerisinde hareket etmek durumundaydık. Burada ciddi anlamda yol aldığımızı düşünüyorum. Şimdiye kadar da zaten bilançolarda o rakamı net olarak görüyoruz.” diye konuştu.
“KKM’NIN BANKALARIN TOPLAM MEVDUATI İÇERİSİNDEKİ PAYI YÜZDE 5,3’E DÜŞTÜ”
Alpaslan Çakar, “Bu tedbirlerin 2025 yılında da devam etmesini bekliyor musunuz?” sorusuna karşılık, buna yönelik kararın enflasyondaki düşüşe paralel verilebileceğini, aslında kamu otoritesinin de normalleşmek istediğini söyledi.
Makro ihtiyati tedbirlerde yer alan kısıtlamaların tamamının dönemin koşulları içerisinde alındığını dile getiren Çakar, “Önümüzdeki dönemde enflasyonun düşmesine paralel olarak bunların yavaş yavaş sistemden izole edileceğini düşünüyorum.” diye konuştu.
Çakar, bu kapsamda gevşetilen bazı kararlara örnekler vererek, “Zaman zaman müdahale ederek aslında ihtiyaca binaen süreç itibarıyla bunu azaltıyorlar. 2025 yılında makro ihtiyati tedbirlerin kısmen hayatımızda olacağını ama zamanla bunun gündemimizden çıkacağını düşünüyorum.” açıklamasında bulundu.
KKM’deki düşüşe ilişkin bir soru üzerine Çakar, şu ifadeleri kullandı:
“20 Aralık 2021’de alınan ve o dönemin koşullarında üretilen KKM’nin ziyadesiyle görevini ifa ettiğini düşünüyorum. KKM’nin bir ara bankaların bilançoları içerisindeki payı yüzde 26’ya, hatta 144 milyar dolara ulaşmıştı. Bunun TL boyutu vardı, yabancı para boyutu vardı. TL boyutu zaten 2024 yılında bitti. 144 milyar dolara ulaşan KKM bugün itibarıyla 29 milyar dolarlara düştü. Bankaların toplam mevduatı içerisindeki payı yüzde 5,3’e düştü. Dolayısıyla KKM artık yavaş yavaş hayatımızda çıkıyor. Görevini ifade etmiş, sürecini tamamlamış, artık ihtiyaç duyulmayan bir ürün durumunda. 2025 yılı itibarıyla artık KKM mekanizmasının tamamen biteceğini, kapanacağını düşünüyorum.”
Çakar, Türk bankacılık sektörünün yurt dışı borçlarının son bir yılda 132 milyar dolardan 154 milyar dolara çıktığını kaydederek, yurt dışındaki doğru kaynakları doğru fiyatlamayla getirip Türkiye’de reel sektörün hizmetine sunduklarını söyledi.
TCMB’nin rezervlerinin artması, cari açığının düşmesi, bütçe disiplini sağlanması ve Türkiye’nin kredi notunun artması sayesinde CDS puanın düştüğünü dile getiren Çakar, bu sayede yurt dışı borçlanma maliyetlerinin ciddi anlamda düştüğünü vurguladı.
Çakar, “Önümüzdeki dönemde borcun çevirilme oranının çok yüksek olacağını düşünüyorum. Türkiye’de bu anlamda hiçbir sorun olmayacaktır. Çünkü bankacılık sektörünün rasyoları, sermaye yeterlilik rasyomuz, NPL oranımız çok iyi. İkincisi, zaten makro ekonomik yapımıza baktığımızda da rezerv konusu, cari açık konusu, CDS konusu, reyting konusu, gri listeden çıkmamız. Bütün bunlar dikkate alındığında önümüzdeki dönemde iyi borçlanabileceğiz.” açıklamasında bulundu.
“ABD Başkanı Donald Trump’ın ekonomik uygulamaları, küresel ekonomideki belirsizlikler, ABD Merkez Bankasının (Fed) faiz indiriminde aceleci davranmayacağı beklentisi” gibi gelişmelerin Türkiye’nin para politikasını nasıl şekillendirdiğine ilişkin soru üzerine, Trump’ın Meksika, Kanada ve Çin’e yönelik ek gümrük vergisi getirdiğini söyledi.
Trump’ın uygulayacağını açıkladığı kararlardan bahseden Çakar, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Artık globalizmin dışında ABD’nin bundan sonra daha çok Amerikan merkezli kararlar alacağını, daha korumacı olacağını, daha ben merkezli davranacağını biliyoruz. Bunu bu net görmek lazım. Amerika’nın ekonomisi dünya ekonomisinin yüzde 26’sını oluşturuyor. Dünya ekonomisi ortalama 102 trilyon dolar, ABD ekonomisi 27 trilyon dolar civarında bir rakam. Bunlar ister istemez dünyadaki bütün ekonomileri etkileyen ve etkileyecek kavramlar.”
Çakar, bundan sonra özellikle Fed’in faiz kararları öncesi ve sonrasında volatilitenin biraz daha artacağını, Amerikan tahvillerinin artmasıyla sermaye hareketlerinin biraz daha ABD yönlü olabileceğini kaydederek, şu değerlendirmelerde bulundu:
“Özellikle gelişmekte olan bir kısım ülkelerden paranın o tarafa doğru aktığını da aslında müşahede ettik. Ama şunu söyleyebilirim: Biz daha korunaklı yapıdayız. Merkez Bankası’nın rezerv yapısı çok iyi. Cari açık azaldı. Bu anlamda biz daha korunaklı ve daha iyi noktadayız. Merkez Bankamızın bundan sonraki faiz kararlarını veya kararlarını şekillendirirken dezenflasyonist eğilimin ve veri setinin temel belirleyici olacağını düşünüyorum.”
“BANKACILIK SEKTÖRÜ GEÇEN YIL YÜZDE 39 BÜYÜDÜ”
Alpaslan Çakar, bankacılık sektörünün 2024’ü nasıl geçirdiğine ve 2025 yılına ilişkin beklentilerine dair bir soru üzerine, geçen sene bankacılık sektörünün yüzde 39 büyüdüğünü ve 32,7 trilyon liralık (926 milyar dolarlık) büyüklüğe ulaştığını söyledi.
Bankacılık sektörünün kredi büyümesinin geçen yıl yüzde 38 olduğunu dile getiren Çakar, şu bilgileri verdi:
“16 trilyon liralık bir kredi hacmine ulaştık. Önümüzdeki süreç itibarıyla NPL konusunda bankacılık sektörünün çok pozitif gittiğini söyleyebilirim. Sermaye yeterlilik rasyosu olarak yüzde 18’ler civarında sektörün ortalaması var. Türk bankacılık sektörünün karlılığı 659 milyar liraya ulaştı. Bilançolarımızda TL’nin payı yüzde 60’a çıktı. KKM dahil edildiğinde yüzde 65 oluyor. Yabancı para cinsinden mevduatın payı yüzde 35’e düştü. Öz kaynak karlılığımız yüzde 27 olarak şekillendi. Aktif karlılığımız ise yüzde 2,4. Bazen bankacılık sektörünün karlılığı çok eleştiri konusu oluyor. ‘Ya çok kar elde ettiler’ vesaire ama sermaye yapısına bakıldığında İstanbul Sanayi Odası’ndaki ilk 500 firmanın son 5 yıldaki öz kaynak karlılık ortalaması yüzde 37’dir. Ama Türk bankacılık sektörünün (son 5 yıldaki ortalama) öz kaynak karlılığı yüzde 22’dir. Dolayısıyla bu ekosistemin bir parçası olarak öz kaynak yapımızı koruyacak şekilde, enflasyonun da yüzde 44 olduğu bir ortamda geçen yıl yüzde 27, son 5 yıl ortalamasında da yüzde 22’lik bir öz kaynak karlılığıyla çalışıyoruz.”
“FİNANSMANA ERİŞİLEMİYOR’ DEMEK ÇOK DOĞRU DEĞİL”
TBB Yönetim Kurulu Başkanı ve Ziraat Bankası Genel Müdürü Çakar, bankacılık sektörünün 2025 yılında yüzde 30 civarında büyümesini öngördüklerini belirterek, “TL kredilerde yüzde 30, yabancı para kredilerde yüzde 10 civarında büyüyebileceğini öngörüyoruz. Yılın ikinci yarısı itibarıyla özellikle net faiz marjında biraz daha pozitif gelişmeler olacaktır. Net faiz marjı daha iyi olacaktır.” şeklinde konuştu.
“Krediye erişimde bir sorun var mı? Konut kredilerine yönelik bir kampanya hazırlığı var mı?” şeklindeki soru üzerine Çakar, Ziraat Bankası olarak selektif alanlarda, ihracat ve tarım kredilerinde, esnafa verilen kredilerde, yani yatırım teşvik belgeli yatırım kredilerinde ve kamuya verilen kredilerde herhangi bir sınır olmadığını söyledi.
Çakar, kredi bütçesi ve fizibilitesi uygun herkesin bankasından krediye ulaşabildiğini kaydederek, “Yüzde 38’lik büyüme ve bu selektif kredi marjları dikkate alındığında ‘finansmana erişilemiyor’ demek çok doğru olmayacaktır. Ama bu çerçevede ve kural seti içerisinde müşterimizi finanse etmeye devam edeceğiz. Tabii faiz oranlarının düşmesiyle finansman maliyetleri düşecek. Bu da firmalarımızın bilançolarına daha pozitif yansıyacaktır.” şeklinde konuştu.
Alpaslan Çakar, halihazırda konut kredi kampanyasına ilişkin bir çalışmalarının olmadığını bildirdi.
“ÇİFTÇİYE VERİLEN DESTEĞİ GÖREV ZARARI OLARAK DEĞERLENDİRMEK DOĞRU DEĞİL”
Alpaslan Çakar, “Zaman zaman kamu bankalarının görev zararı yazdığına dair çıkan haberlere” ilişkin soruya karşılık, Ziraat Bankası’nın tarım kesimini, Halkbank’ın ise esnafı finanse ettiğini söyledi.
Hazine ve Maliye Bakanlığı ile Tarım ve Orman Bakanlığının belli kesimleri sübvanse ettiğini ve belli kesimlere destek verdiğini anlatan Çakar, burada Ziraat Bankası tarafından verilen kredilerin faizlerinin bir kısmının Bakanlık tarafından karşılandığını söyledi.
Çakar, bunun tüm dünyada uygulandığını kaydederek, şu ifadeleri kullandı:
“Hazine Maliye Bakanlığı, ‘Belli bir tutarın faizinin bir kısmını ben sana vereceğim, sen o faizi çiftçiden almak yerine benden al’ diyor. Benim için değişen bir şey yok. Ben yine bankacılık esaslarıma göre faaliyet gösteriyorum. Hazine ve Maliye Bakanlığımız, Ziraat Bankası’na çiftçi kredilerinde, Halkbank’ta da esnaf kredilerine destek veriyor. Çiftçiye destek olmak, onları korumak ve maliyetlerini düşünmek adına destek veriyor. Bunun ismi de görevlendirme gideri. Bunun Ziraat Bankası ile alakası yok. Tamamen çiftçiye yapılmış ve doğru yapılan bir desteklemektir. Bunun eleştiriliyor olmasını açıkçası anlamıyorum. Bankacılık sektörü olarak biz de sektörün normlarında kar eden bankalarız. Şunu söyleyeyim, biz nominal olarak son iki yıldır sektörün en çok kar eden bankasıyız. Bu sene de Ziraat Bankası olarak sektörün en çok kâr eden bankası biz olacağız nominal olarak. ‘Görevlendirme zararı’ gibi kavramlar Ziraat Bankası’nda söz konusu bile değildir. Bu tamamen çiftçiye verilen bir destektir. Çiftçiye verilen desteği görev zararı olarak değerlendirmek doğru değil.”
“TARIMDA FİNANSMANA ERİŞİM NOKTASINDA ASLA BİR SORUN SÖZ KONUSU DEĞİLDİR”
TBB Yönetim Kurulu Başkanı ve Ziraat Bankası Genel Müdürü Çakar, Ziraat Bankası’nın politikalarından bahsederek, tarım kesimine kullandırdıkları kredilerin toplam hacminin 600 milyar lirayı aştığını, bu alandaki pazar paylarının yüzde 70’in üzerinde olduğunu, tarımı ana misyon olarak gördüklerini vurguladı.
“Tarımda finansmana erişim noktasında asla bir sorun söz konusu değildir.” diyen Çakar, bu alanda takibe düşen kredi oranının yüzde 1’in altına olduğunu bildirdi.
Çakar, tarımda iklim ve ülkenin geleceği dolayısıyla bazı alanları ön plana çıkarmak istediklerini kaydederek, konuşmasını şöyle sürdürdü:
“Kadınların ve gençlerimizin tarımda daha çok yer almasını istiyoruz. Bir müşterimiz tarımsal kredi almak istediğinde genç veya kadın olmasına göre ilave teşvikler söz konusu. Modern basınçlı sulama sistemlerini, tarımda yenilenebilir enerjinin kullanılmasını çok önemsiyoruz. Biz Ziraat Bankası olarak bugüne kadar her zaman çiftçinin yanında olduk. Çok iyi bir ilişkimiz var. Bundan sonraki süreçte de o ilişkiyi aynı sıcaklıkla, aynı banka müşteri ilişki içerisinde ve ülkenin geleceği olarak görerek o hassasiyetle yine devam ettireceğiz.”
“ZİRAAT BANKASI TÜRKİYE’NİN EN DİJİTAL BANKASIDIR”
Alpaslan Çakar, dijitalleşme alanındaki faaliyetlerinden bahsederek, Ziraat Mobil aplikasyonunu aktif olarak 23 milyon müşterinin kullandığını belirterek, “Ziraat Bankası bugün Türkiye’nin en dijital bankasıdır. Türkiye’de mobilde gerçekleştirilen işlemlerin 5’te biri Ziraat Bankası mobil aplikasyonu üzerinden gerçekleştiriliyor. Hem kullanıcı dostu hem ergonomik hem de güvenli. Türkiye’nin en çok dijital müşteriye sahip bankasıyız.” şeklinde konuştu.
Bireysel bankacılığın artık dijitalizasyon üzerinden ilerlediğini dile getiren Çakar, bu konuda hayata geçirdikleri projelerden ve gelişmelerden bahsetti.
Çakar, “Ziraat Dinamik ismiyle bir dijital banka kurduk. Ayrıca ve Ziraat Pay ismiyle ödeme şirketi kurduk. Artık insanlar şubelerde zaman geçirmek istemiyor, şubeye hiç uğramıyor. O nedenle dijitalizasyonu çok önemsiyoruz. Yani dijitalizasyonu ihmal etmenin, matbaayı ihmal etmek, ıskalamak anlamına geldiğini görüyoruz.” diye konuştu.
Siber güvenliğe ilişkin aldıkları önlemleri anlatan Çakar, “Müşteri bilgilerini, şifresini paylaşmamalı. Müşteri bilgilerini, şifresini paylaştığında orası artık her türlü şeye açık hale geliyor. O nedenle onların da bu hassasiyetle bu bilinçle çok daha dikkatli olmaları gerekir.” açıklamasında bulundu.
“SURIYE İÇİN KAMU OTORİTESİ İLE YAKIN İLETİŞİMDEYİZ”
Alpaslan Çakar, Suriye’de 61 yıllık Baas rejiminin devrilmesinin ardından bu ülkede Ziraat Bankası’nın şube açıp açmayacağına ilişkin soru üzerine, şu ifadeleri kullandı:
“Bugün itibarıyla Ziraat Bankası’nın 20 ülkede 127 noktada hizmet birimi var. Ziraat Katılım Bankası da dikkate alındığında 22 ülkede 129 noktada olmuş oluyoruz. Türk iş insanlarının gittiği her yerde etkin olmak istiyoruz. Çünkü Türk dış ticaretinin yüzde 20’si bizim üzerimizden gerçekleşiyor. Gittiğimiz her noktada aslında ticareti kolaylaştıran ülkelerimiz arasındaki ticareti kolaylaştıran bir banka haline gelmek istiyoruz. O nedenle yurt dışı teşkilatımızda hem onların sermaye yapısının güçlendirilmesi hem yeni lokasyona açılması noktasında buna çok önem veriyoruz. Bu sene sadece Cezayir’de şube açtık, Birleşik Arap Emirlikleri’nde ve Mısır’da temsilcilikler açtık. Romanya’da banka kurma konusunda bir müracaatımız var. O süreç ilerliyor. Arnavutluk’ta şube açma konusunda müracaatımız var. İnşallah kısa zaman içerisinde sonuçlandıracağız. Nahçıvan’da şube açtık. Yurt dışı teşkilatımız ihtiyaç ve potansiyel gördüğü yerlerde büyüyor. Önümüzdeki dönemde de dediğim gibi bunu geliştirerek devam ettireceğiz.”
Çakar, Suriye’de yeni şube açılmasına ilişkin kamu otoritesi ile yakın iletişim halinde olduklarını belirterek, “Oradaki süreci çok yakından takip ediyoruz. Biz hazırız. Belli bir koordinasyon içerisinde hareket etmek lazım. O koordinasyon çerçevesinde bize bir ödev düşerse, ki düşeceğini öngörüyorum, bir banka kurmak şeklinde de olabilir, orada biz konumlanacağız. Hedefimiz o. Dediğim gibi hükümetimizle, ilgi bakanlıklarımızla koordinasyon içerisinde ve yakın markajla süreci götürüyoruz.” diye konuştu.
“BÜYÜMEYE VE YATIRIM YAPMAYA DEVAM EDECEĞİZ”
TBB Yönetim Kurulu Başkanı ve Ziraat Bankası Genel Müdürü Çakar, Ziraat Bankası’nın bugün itibarıyla 5,7 trilyon liralık büyüklüğe ulaştığını ve bankacılık sektörüne ilişkin göstergelerin tamamında sektör lideri olduğunu söyledi.
Çakar, “Türkiye ekonomisinin ana dinamiklerinden ve lokomotiflerinden biriyiz ve önümüzdeki dönemde ona göre büyümeye ve yatırım yapmaya devam edeceğiz.” diyerek sözlerini noktaladı.