Yiğit Koçak: Popülerlikle yetenek birbirine karışıyor, ben ondan rahatsızım Eylül Tumbar: ‘Çok fazla seçenek var’ hissini sana yaşatıyorlar
İkisi de genç ve yetenekli. Son yıllarda kariyer basamaklarını sağlam adımlarla çıktılar. Ciddi bir hayran kitlesi edindiler. Eylül Tumbar ve Yiğit Koçak 7 Şubat’ta vizyona girecek ‘Bir Ömrün Sonbaharı’ filmi için bir araya geldi. Onlarla kariyer yolculuklarını, filmden yola çıkarak korkularını, travmalarını ve aşkı konuştuk.
İkisi de isimleri büyüdükçe egoları küçülenlerden. Eylül karşılaştığınızda enerjisiyle ve masmavi gözleriyle sizi büyülüyor. Yiğit de bir jönde olması gereken tüm özelliklere sahip. ‘Bir Ömrün Sonbaharı’ onların ilk partnerliği ve sinema deneyimi. Kendilerini beyazperdede görecekleri için heyecanlılar. Başlıyorlar anlatmaya…
◊ 7 Şubat’ta vizyona girecek olan ‘Bir Ömrün Sonbaharı’ isimli filminizi nasıl anlatırsınız?
Yiğit Koçak: Birbirlerinin yaralarını sarmaya çalışan iki tatlı genci izleyeceğiz bu filmde.
Eylül Tumbar: Film aşkın hem pozitif hem melankolik yanını bize gösteriyor. Zeynep’in karakteri âşık olduktan sonra değişiyor. Aslında aşk sizi nereden nereye götürebilir onu da gösteriyor.
◊ Aşk seni değiştirir mi?
Eylül Tumbar: Değiştirir tabii. Beni biliyorsun, ben âşık olduğumda çok verici ve aynı zamanda
çok alıcı bir insana dönüşüyorum. Her şey daha güzel görünüyor, daha güzel kokuyor. Aşk beni çok yükseltiyor. Bu işine veya bir eşyaya duyduğun aşk da olabilir ama ben aşksız hayatın çok anlamı yok diye düşünüyorum.
◊ Can ve Zeynep karakterleri ilk görüşte âşık oluyor. Siz ilk görüşte aşka inanır mısınız?
Eylül Tumbar: İnanıyorum.
◊ Bir önceki projede rol arkadaşın olan Enes Koçak’la bir süredir birliktesiniz. Onunla da ilk görüşte aşk mıydı?
Eylül Tumbar: Enes’le birbirimizi çok sevdik ama onun aşk olduğunu anlamamız uzun sürdü. Zaten çok iyi arkadaştık, iyi anlaşıyorduk. Setten sonra da birlikte vakit geçirmeye devam edince “Herhalde birlikte olmalıyız” dedik.
◊ Sence ilk görüşte aşk var mı?
Yiğit Koçak: Ben ilk görüşte aşka inanmıyorum. Aşk güvenle paralel; o güven duygusunu kazanmadan ben âşık olamam.
◊ Senin Lizge Cömert’e olan aşkın güvenle mi başladı?
Yiğit Koçak: Biz zaten uzun yıllardır tanışıyorduk, sonunda âşık olduk.
◊ Filmde Zeynep, Can’la karşılaşıyor ve Can’ın amansız bir hastalığı olduğunu öğreniyor. Sizce aşk her şeyin ilacı olur mu?
Eylül Tumbar: Çoğu şeyin olur ama her şeyin olmaz.
◊ Filmin tanıtımında “Karakterler gerçek aşkın gücünü ve hayatın değerini sorguluyor” diye yazıyor. Peki, siz hayatta neleri sorguluyorsunuz?
Eylül Tumbar: Genç bir oyuncu olmamın hayatı sorgulamamda bir artısı ya da eksisi yok. Ne hissediyorum, ne yapmak istiyorum, neler yapacağım, gerçekten burada olmak istiyor muyum… Her insan gibi biz de yaptığımız şeyleri sorguluyoruz bence.
Yiğit Koçak: Oyunculuğa girdikten sonra nasıl daha iyi bir insan olurum, neye hizmet ediyorum gibi sorularla kafamı meşgul ediyorum. ‘Yaşama amacım ne’ gibi felsefi bir yerden bakıyor olabilirim.
‘BENİM TİKİM VAR, YÜKSEK İHTİMAL TRAVMA SONUCUNDA ÇIKTI’
◊ Zeynep karakterinin, babasını kaybetmesi sebebiyle bir kaybetme korkusu ve çocukluk travmaları var. Sizin çocukluk travmalarınız var mıydı?
Eylül Tumbar: Zeynep’le ortak olduğu için şunu söyleyebilirim; Çeşme’de büyüdüm, denizi çok seviyorum, çocukken evden kaçıp denize giderdim. Denize tek başıma gittiğim bir gün boğulma tehlikesi yaşadım. Fark etmediğiniz, denizin sizi içine çektiği yerler oluyor, ona denk geldim ama kurtuldum. Bu bende bir süre deniz korkusu yarattı. Zeynep karakteri de deniz ve yağmurdan korkuyor, yaşadığım deneyim bu rolü canlandırırken de beni besledi.
Yiğit Koçak: Bir sallanma tikim var, yüksek ihtimal travma sonucunda çıktı.
◊ Küçükken Athena şarkılarında sallanarak başlamıştı, değil mi?
Yiğit Koçak: Evet, annem ben 4 yaşımdayken o şekilde başladığını söylüyor. Ama benim ilk hatırladığım ilkokul birinci sınıftaydı. Yüksek ihtimalle yalnız kaldığım için çok stres yaptım ve vücudumu öyle rahatlatmaya çalıştım, sonra da kaldı.
◊ Devam ediyor mu? Setlerde ne yapıyorsun?
Yiğit Koçak: Evet, devam ediyor. Setlerde de kayıt denince gidiyor.
◊ Kaybetmekten en çok korktuğunuz şey ne?
Eylül Tumbar: Ailem ve köpeğimi kaybetmekten korkarım.
Yiğit Koçak: Kariyer, para, şöhret bir şekilde geri kazanılır ama ailemden birilerini kaybetmiş biri olarak şunu söyleyebilirim; biri gidince dünyaları verseniz geri gelmiyor, onları kaybetme korkum var.
‘ARKADAŞLARLA KONUŞURKEN ŞİVEM KAYABİLİYOR’
◊ Eylül sen Egelisin. Çeşme’de büyümüşsün, Yiğit sen Karadenizlisin. Ege’nin sıcağı, Karadeniz’in dalgaları… Sizi doğduğunuz coğrafyalar nasıl etkiledi?
Eylül Tumbar: Çocukken çok rahat büyüdüm, doya doya yaşamanın verdiği o güzel hisler, anılar bana iyi gelmiştir.
Yiğit Koçak: Ben Karadeniz’in bütün özelliklerini taşıyorum. Anlık sinirlenip sonra unutmak gibi… Onun dışında demlik demlik çay içiyorum. Arkadaşlarla konuşurken şivem kayabiliyor.
◊ En hesapsız yaşadığınız duygu ne?
Eylül Tumbar: Benim üzüntü olabilir.
Yiğit Koçak: Öfke.
◊ Seni ne öfkelendirir?
Yiğit Koçak: Saygısızlık, birine kötü davranılması, hadsizlik…
◊ Ünün getirdiklerini az çok tahmin ediyoruz, götürdükleri neler?
Eylül Tumbar: Ailemle daha çok vakit geçirmek isterim ama o kadar yoğunum ki sevdiklerimle daha az vakit geçiriyorum. Her yere gidemiyorum, eskiden bu açıdan daha özgürdüm, şimdi biraz kısıtlanıyor.
Yiğit Koçak: Ben çok gezen biri olmadığım için bir yere gitmeyle ilgili derdim olmuyor. Onun dışında ailem zaten Samsun’da, onlarla çok sık görüşemiyordum. Benden bir şey götürmüyor, yaşamıma aynen devam ediyorum.
◊ Şu anda oyuncu olmasanız nerede ne yapardınız?
Yiğit Koçak: Babam bana ekonomiyi bir şekilde bitirtirdi, sonrasında bankada çalışıyor olurdum.
Eylül Tumbar: Ben de tıp okumak istiyordum, doktor olurdum belki.
‘HER KUSURUM GÖZE BATIYORDU’
◊ İkiniz de oyunculukta son 4-5 senedir isminizi duyurdunuz. Bu alanda sizi en çok zorlayan şeyler neler oldu?
Eylül Tumbar: Bazen sektör çok acımasız olabiliyor, bir insan olarak değer arıyorsun ve gerçekten her şeye çok anlam yüklüyorsun ve bazen onun karşılığını istediğin gibi alamıyorsun. Yani o oyunculuğun büyüsünü bazen kaybediyorsun çünkü ‘çok fazla seçenek var’ hissini sana yaşatıyorlar.
Yiğit Koçak: Popülerlikle yetenek birbirine karışıyor, ben ondan çok rahatsızım. Popüler olan şey çok iyidir, güzeldir gibi bir algı var ama bence böyle bir şey yok. Birbirinden bağımsız şeyler. Bence çalışmak ve yetenek her zaman daha kıymetli olmalı.
◊ Kendinize mesleki olarak bir uyarı hakkınız olsa ne derdiniz?
Eylül Tumbar: Bundan iki sene önce başladı projelerim, yine kendi kafama göre yaşıyordum. Ben çok kendi bildiğini okuyan biriyim, eğer öyle olmasaydım da ‘Kendi kafana göre yaşa’ derdim.
Yiğit Koçak: Ben ‘Şımarma’ demiştim kendime. ‘Sen hâlâ Samsun’da mahallede çay içen o çocuksun, ne kadar ün ve para kazansan da özün o’ derim.
◊ Sevdiniz mi ünlü olmayı?
Eylül Tumbar: Dışarıdan görünen bir şey bence, kendin çok anlamıyorsun. Hâlâ bazı ünlüler çok büyülü geliyor bana ama kendin olunca hiçbir şey hissetmiyorsun, hayatında bir şey değişmiyor bence.
Yiğit Koçak: Ben ‘Kardeşlerim’ dizisinden sonra ünü tattım. Ama oradaki rolümden de dolayı sanırım, ailenin çocuğu gibi oldum. Yani gördüğüm insanlarla oturup çay içebiliyordum, “Oğlum” ya da “Kardeşim” diye yaklaşıyorlardı, o yüzden çok tatlı geçti benim için.
◊ Sosyal medyada çok takipçiniz var. Yaptığınız her paylaşım çok etkileşim alıyor. Linç kültürüyle de tanıştınız mı bu arada?
Eylül Tumbar: İnanılmaz.
Yiğit Koçak: Çok linç yedin mi?
Eylül Tumbar: Tabii, ilk işimde karakterin ismi yoktu, etraftakiler güzel bir kız diye ‘Bambi’ diyordu. Oradan linç yedim, her kusurum göze batıyordu, “Bu mu güzel” diyorlardı.
‘YETENEĞİN YOKSA BİR YERDE PATLARSIN’
◊ Sizin yerinizde olmak isteyen, oyunculuk hayali kuran gençlere bir şey söyleseniz bu ne olurdu?
Yiğit Koçak: Göründüğü gibi değil, çok çalışman lazım…
Eylül Tumbar: Pes etmeyin, çok vazgeçme durakları oluyor. Oyunculukta beklediğin dönemler ve deneme çekimlerine girdiğin zamanlar var, oralarda pes etmemek gerek.
◊ Umudunuzun kırıldığı oluyor mu?
Eylül Tumbar: Tabii, her şeye dair oluyor ama bir yerde tekrar kendini toparlayabilmen gerek.
◊ Sizce burada olmanızın nedeni ne kadar şans, ne kadar yetenek, ne kadar fizik?
Eylül Tumbar: Hepsi etken bence.
Yiğit Koçak: Tek biri işe yaramıyor, çok şanslı olsan bile yeteneğin yoksa bir yerde patlarsın. Şansın da yardım etmesi gerekiyor, senin de çok çalışman lazım. Bütün parametrelerin düzgün denk gelmesi gerekiyor ki bir yere gelebilmeyi başar.
‘BEN KIYAFET İŞİNDEN HİÇ ANLAMAM’
◊ Aşkta mı işte mi daha başarılısınız?
Eylül Tumbar: İşte.
Yiğit Koçak: İşte.
◊ İkinizin de sevgilisi oyuncu. Aynı hayale sarılmış insanlarla birliktesiniz. Bu güzel bir şey mi yoksa zorlayan tarafları var mı?
Eylül Tumbar: Aynı yolda yürümemiz daha anlayışlı olmamızı sağlıyor. Çünkü oyuncu olmayan birinin başka bir oyuncunun hayatını anlayabileceğini düşünmüyorum. O yoğun tempolar, bitmeyen saatler, bir yerden sonra senaryo odaklı geçen hayat… Negatif etkileri de şöyle; ikiniz de çok yoğun çalışmaya başladığınızda birbirinizi göremeyecek hale geliyorsunuz ve ikinizin de çok farklı hayatları oluyor. O konuda da anlayışı tekrar sağlamak çok önemli.
Yiğit Koçak: Aynı hayalin peşinde koşmak benim açımdan, ben yukarı çıkarsam seni de
yukarı çekerim, sen yukarı çıkarsan beni de yukarı çekersin demek olduğu için, çok mantıklı ve daha güvenli hissettiriyor bana.
◊ Kız arkadaşın Lizge senin kıyafetlerine karışıyormuş. Var mıdır böyle birbirinize müdahaleleriniz?
Yiğit Koçak: Karışır ama sebebi şu; ben kıyafet işinden hiç anlamam. O yüzden bana yardımcı oluyor aslında.
Eylül Tumbar: Biz birbirimize çok karışmıyoruz ama fikirlerimizi söylüyoruz.
‘ORTAK DİLİ BULDUK’
◊ İkinizin de ilk sinema filmi. Sinema ve dizilerin çalışma koşullarını karşılaştırdığınızda sizi hangisi cezbetti?
Eylül Tumbar: Ben film insanıyım, izlerken de ilk film izlemeyi tercih ediyorum. Film setinin rahatlığı, o senaryoyu baştan sona bilmek, karakteri iyi anlayabilmek ve kafanda her şeyin net olmasıyla film daha rahat hissettiriyor.
Yiğit Koçak: Evet, film çekimlerinin başında ve sonunda ne olacağını biliyorsun ama dizinin o uzun mesafe koşusu halini, temposunu, kaosu da seviyorum.
◊ Sizce nasıl bir ikili oldunuz?
Yiğit Koçak: Bence çok iyi partner olduk ve tatlı bir iş çıkardık. Ortak dili de bulduk.
Eylül Tumbar: Sette çok uyumluyduk, birbirimizin alanına girmeden çalışmayı çok güzel yönettik.
◊ Birbirinizi nasıl anlatırsınız?
Yiğit Koçak: Eylül biraz mesafeli ama o da günün saatine göre değişiyor. Mesela sabah saatlerinde…
Eylül Tumbar: Günaydınlarına cevap vermiyordum, o yüzden böyle söylüyorsun (gülüyor).